Şeker kelimesi bize Arapçadan geçmiş, anlamı "tatlı" demek... Toz şeker," toz haline getirilmiş tatlı kimyasal" manasında...
Değişik şeker tipleri söz konusu... "Kristal şeker" minik kum zerrecikleri şeklinde belirginleşen tür. Aynı zamanda "toz şeker" olarak tanınıyor. "Pudra şekeri" un görünümlü olanı... "Kesme şeker" dikdörtgen prizması şeklinde preslenmiş özel bir biçim... "Küp şeker" preslenmiş fakat ebatları farklı... İlk yıllarda "kesme şeker" sözü ile "küp şeker" sözü aynı anlamda fakat sonraki yıllarda "kesme şeker" sözü dikdörtgen prizma biçimli şekeri tanımlar hale geliyor.
"Avarya şeker", satışa uygun olmayan, bozuk mal...
"Kızamık şekeri" gıda boyasıyla renklendirilmiş özel bir tür. Ona "lahusa şekeri" de deniyor.
Kelle şekeri, eskiden rafine kristal şekerin pres edilmesiyle elde edilen dibi yuvarlak, tepesi sivri büyük parça. Şapka şekeri, topak şeker, cam şekeri, somun şekeri gibi isimlerle de anılıyor. Almanlar Zucker Hut, Macarlar Süvegcukora diyorlar. Bu şeker türünü bize Alman ve Macarlar tanıtıyorlar. Rusya'da da benzeri türde şekerler yapılıyormuş. Şeker tozu bir kapta hazırlanırken içerisine onda bir nispetinde taze süt konur öyle pişirilirmiş. sert olan bu şeker kırılmaz ufak bir balta ile kenarından küçük parçalar halinde koparılır veya rendelenerek kullanılırmış. Şapka veya börk biçimli olması nedeniyle Almanlar-Macarlar böyle bir ad vermişler, fakat insanlarımız onu "kelle" sözcüğüyle karşılamışlar. "Şapka başa giyildiğine göre" biz buna "kelle" diyelim demişler. Hacimli ve ağır olan nesnelere biz hep "kelle" deriz ya... Batı'da 19 yüzyılın sonlarından 20. yüz yılın başlarına kadar dükkanlarda şeker bu şekilde satılırmış. Çünkü 1950'li yıllara kadar şeker denen madde oldukça küçük miktarlarda üretilirmiş. Youtube'da kelle şekerinin yapılış biçimiyle ilgili filmler var. İlgi duyanlar seyredebilir. Kelle şekerinin rengi yapılış biçimine bağlı bazıları sarımtırak ve bazıları ise cam gibi saydam. Çocukluğumuzda cam kavanozların içinde gördüğümüz kelle şekerleri saydam renkli "küçük buz parçalarına" benziyordu. Babam Kantin'den bazen küçük bir miktar alır tadına bakmamızı sağlardı. 1934 yılında Galatasaray Lisesinde düzenlenen İş Bankası Sergisi'nde Alpullu Standına bir de kelle şekeri konmuş. Gazetede şu cümleler geçiyor: "Bu paviyonda, kelle şekeri şeklinde ve üzeri hakiki şekerle sıvanmış istatistikler de büyük bir alâka uyandırmıştır." Macarlara veya Almanlara ait olan bu şekeri numune olarak getirmiş olmalılar. Veya daha eski tarihlerde Türkiye'ye ithal edilen şekerler de "kelle şekeri" niteliğinde olabilir.
a Bizim Çukur-ova sözcüğü yoksa şeker ovası anlamına mı geliyor?
Peynir şekeri,
NBŞ, nişasta bazlı şeker demek. Pancar yerine mısır, patates gibi nişasta temelli ürünlerden yapılan şeker anlamında. Bu tür kristal olmak yerine daha çok sıvı haliyle satılıyor. Ayrıntısı ilgili başlıkta ele alındı.
Şeker türüne, modeline ve özelliklerine göre değişik şekillerde ambalajlanmış. Yetmiş veya elli kilogramlık beyaz çuvallar içinde, 50 kg'lık tahta sandıklar içinde, bir kg'lık çift katlı kese kağıdı içinde, karton kutular içinde veya özel kağıtlı şeker olarak... İlk yıllardaki teknolojide kaba ve büyük hacimli ölçüler ön planda iken; teknolojinin ilerlemesiyle birlikte daha hassas, daha küçük ve estetik şeker ambalaj tasarımları ortaya çıkmış.
Toz Şeker ve Kristal Şeker
Eski gazete haberlerinde şöyle bir ifade var: "Fabrika şimdiye kadar toz şeker çıkarmakta idi. Bu sene kristalize şeker imaline ehemmiyet verecektir." Bu cümleden ne anlamamız gerekiyor. İnternette küçük bir araştırma yaptım tatmin edici bilgi bulamadım. Şöyle anlıyorum. Toz şeker: rafine, doğal seker..... Nemli kum gibi olan... Kristal şeker ise kuru, birbirine yapışmayan ince kum gibi olan...
Kesme ve Küp Şeker
Alpullu ilk kesme ve küp şekeri açılışından 5 yıl sonra 1931 kampanyasında gerçekleştiriyor. Cumhuriyet Gazetesinde çıkan habere göre Avrupa'daki kesme şekere bütünüyle eşdeğer olduğu belirtiliyor. Fiyatı ise Avrupa'dakinden okkası 100 para, yani 1 kuruş daha ucuz... Kesme şeker üretimi küçük bir ilan ile tüketicilere duyuruluyor, "her yerde arayabilirsiniz" deniyor.
7.1.1932 Tarihli Cumhuriyet gazetesinde bu konuda bir haber daha çıkıyor: Alpullu şekeri nefaset itibariyle Avrupa şekerleri derecesine çıkarılmaya muvaffak olunmuştur. Fabrika bu sene küp şeker imaline de başlamıştır. İlk şekerler lüzumu kadar sertlik derecesi verilmediğinden çuvallar içinde kırılmış olduğu görülmüşse de muahharen bu mahzur da izale edilmiştir.
---
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Şeker
"Türkiye’de I. Dünya Savaşı yıllarında yokluktan dolayı, çayların şeker
yerine kuru üzüm veya pekmezle içildiği bilinmektedir. O yıllarda Türkiye’de
şeker üretimi yoktur. Daha önce de şeker Avrupa’dan ithal edilmektedir. Ödeme
güçlüğü sebebi ile meselâ 1914-1918 yılları arasında ülkeye sadece 8 bin ton
şeker ithal edilebilmiştir."
Kaynak. Osman Sait Dikilitaş, Demokrat parti hükümetlerinin
sosyo – ekonomik alandaki icraatları, Doktora Tezi, Konya, 2007, s. 62.
---
Şeker fiyatlarının 1926 yılından 2018 yılına gelinceye kadar enflasyondan arındırılmış fiyatları karşılaştırılsaydı ne iyi olurdu. Böylece ne kadar pahalıydı, ne kadar ucuzladı görmüş olurduk. Kaynaklarda değişik yıllara ait fiyatlar var, fakat karşılaştırma yapma imkanı yok. Enflasyon ve gelir düzeyi faktörlerinin etkisini göremiyoruz. Ama yine de nostaljik değeri olması itibariyle bir kaç fiyat vermek istiyorum.
- İkinci Dünya Savaşı döneminde, yani 1940 yılında enflasyon kontrolden çıkmış, Şeker fiyatı 1940 yılında 38 kuruş iken, 1942 yılında 480 kuruş olmuş... Yani yüzde binden fazla bir artış... Fabrika hissedarları o yıllarda ne kadar para kazandılar acaba...
------
Kiloluk Şeker Paketleri
1954 Kampanyasında otomatik doldurulan "kiloluk şeker paketleri" çıkıyor piyasaya... Akrabalarımıza, dostlarımıza hediyelik olarak götürdüğümüz... En kıymetli hediye kiloluk şeker paketi.
Tüketim ve Üretim
Ekonomi açısından iki rakam önemli: tüketim ve üretim. Ne kadar tüketiyoruz, ne kadar üretmemiz gerekiyor. Şeker maddesi diğer teknoloji ürünleri gibi değil... "Mümkün olduğu kadar çok üret ve satmağa çalış" felsefesi burada geçerli değil. Çünkü AB'nin getirdiği kurallara göre her ülke kendisine yetecek kadar şeker üretimi yapsın isteniyor. Bir tür, ülkesel tarım koruma politikası. O zaman gözler tüketime yöneliyor... İhracat yapılsa bile, önemsiz miktarlarda ve verimsiz... Çünkü dışarıya dünya piyasası fiyatından zararına satıyorsunuz. Pahalıya döviz elde etmiş oluyorsunuz. Şekerde "fiili tüketimi" ve "ihtiyat payını" göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Üretimimiz yetersiz kalırsa ithalat yapmak zorundayız. Üretimde temel politika.. Kendine yeterlilik.... 2,6 milyon ton tüketiyorsak bu kadar üretim yapacak şekilde söz konusu tonajı ülke gerçeklerine ve kurulu fabrikaların kapasitesine göre rasyonel bir şekilde dağıtmamız gerekiyor. Buna fabrikaların şeker üretim kotası adı veriliyor ve bu kota da bir bölgedeki çiftçilerin ekecekleri pancar üretim sınırını saptıyor. Fabrikanın ve coğrafi bölgenin gerçekleri birlikte göz önünde bulunduruluyor.
Yıllar itibariyle tüketim ve üretim rakamlarımıza bakalım:
2014 yılı: Tüketimi 2.6 milyon ton -- Üretim 2 milyon ton
Üreticiye Pancara Göre Şeker Verilmesi
Seçkin'in (2019) bildirdiğine göre 1942 yılından itibaren Şeker Şirketi üreticiye teslim ettiği pancara göre şeker vermeye başlamış (s. 66). Bu uygulama pancar üretimini büyük ölçüde teşvik etmiş.
Rafet Seçkin, T.C.'nin İlk 15 Yılı ve Alpullu Şeker Fabrikası, Edirne: Ceren Yayıncılık, 2019.
---
Şeker