"Nesil" sözcüğünü 25 yıl ile tanımlarsak, aradan üç nesil geçtikten sonra herhangi bir şey doğal olarak "tarihsellik" kazanır. Tarihselliğe derinlik biçemeyiz... 75 yıldan 75 bin yıla kadar uzanabilir... "Tarihi Yer" kavramına bu şekilde bakıyor ve Alpullu'da üç yer bulunduğunu düşünüyorum: Höyük Tepe, Koruganlık Mahalli ve Karabatak...
Höyük Tepe / Yarık Tepe. Alpullu'nun milattan önceki tarihlere uzanan en eski tarihi yeri Höyük Tepe'dir. Çocukluk yıllarımızda biz orayı Yarık Tepe diye bilirdik. Bu tür yerlere bilimsel kitaplarda Korugan, Tümülüs, Mound veya Tel adı veriliyor. Höyükler, milattan önceki zamanlara ait "anıt mezarlar"... Tümülüslere bölgenin en ulu, en meşhur kişileri gömülüyormuş. Kral veya bölgenin Valisi... Veya bölgenin dini ulu lideri... Kimi zaman köyün muhtarı... Kimi zaman köyün şamanı...
Ulu şahıs ölünce bir çukur kazılır ve mezar odası yapılırmış. Aynı bir ev odası gibi... Sonra etrafı tuğla veya kerpiçlerle örülürmüş. Tavanını konik biçimli yaparlar ve etrafını güneşte kurutulmuş kerpiçlerle döşerlermiş. Kerpiçler ve yine kerpiçler... Elli metre genişliğinde, on beş - yirmi metre yüksekliğinde büyük bir tepe oluncaya kadar kerpiç yığmaya devam ederlermiş.... Sonra tepenin en üstünde geceleri kandil yakarlarmış. Mevtanın ruhu çevresini ve yaşadığı toprakları aydınlatsın, nurlandırsın diye...
Trakya'da çok sayıda "höyüktepe-timülüs" olduğu bildiriliyor. Bir rivayete göre bunların sayısı 1000'e yakın imiş. Bazı yerlerde grup halinde sıralanmışlar... Kırklareli'nin "Dokuz Höyük" köyü geliyor aklıma... Ve Lüleburgaz'ın hemen girişinde yer alan höyük...
Bilim adamları Alpullu'daki "koruganı-timülüsü-höyüğü" milattan sonra üçüncü yüzyıla tarihlendirmişler. MS 200 ve sonrası... Demek ki 1800 yıllık bir tarihi miras... Kültürel değer ve antik kalıntıların bilincinde olmayan insanımız grayder getirip tepeyi bir güzel düzlüyor ve pulluk çekip buğday ekiyor... Bölgede Şeker Fabrikasını kuran "aydın" zevat da ve bölgede kazı yapan Prof. Arif Müfid Mansel de olayı kavrayamıyorlar. Mansel bulduğu bir kaç parça "buluntuyla" yetiniyor ve "Tamamdır. İşi bitti... Alacağımızı aldık. Bundan sonrası toprak yığınıdır." anlamına gelecek bir tutum sergiliyor. Boşaltıldığı, temizlendiği, toprak yığınından başka bir şey olmadığı için "Teliçi Ormanı"nın sınırlarına dahil edilmiyor, dışarıda bırakılıyor. Yani grayderin müdahalesine açık tutuluyor... Tarlaya grayder sokan çiftçiye kızmazdan önce, ona o yolu açan yetkilileri sorgulamalıyız. Teliçi'ndeki orman sınırları içine alınamaz mıydı. Tepesine kadar çam ağaçları dikilemez miydi... Fakat o dönem yetkililerin zihinleri başka şeylerle meşgul... Ve bilim adamı, bine yakın tümülüsü bir an önce kazıp bir şeyler bulma gibi önemli bir sorunla yüz yüze... Tek tek, bireysel tümülüslere ayıracağı çok fazla zamanı yok.
Yarık Tepe veya Alpullu höyüğünün gerçek yüksekliği ne kadardı tam bilmiyoruz. Kitaplarda 2-3 metre diye geçiyor ama bu bilgi son zamanların görüntüsüyle ilgili... Yine 50-55 metre çapında bir genişliğe sahip olduğu belirtiliyor.
Yarık Tepe bölgenin en yüksek yeri... Hatta bir zamanlar askeriye buraya top çıkarıp geniş bir bölgeyi tarassut altında bulundurmuş. Düşman gelirse ne yaparız, nasıl hareket ederiz diye planlar yapmış.
Kırklareli Kültür Müdürlüğü İnternet'e şöyle bir not düşüyor: "Höyük Tepe birinci Derece Arkeolojik Sit Alanı" olarak tescil edilmeli ve koruma sınırı belirlenmeli..." Buna ba'de harab-ul Basra denir... İş işten geçtikten sonra ve hâlâ öneri derecesinde... Birisinin harekete geçmesi isteniyor ama acaba kim? Kültür Bakanlığı mı, Kırklareli Valiliği mi, Edirne Koruma Kurulu mu, Alpullu Belediye Başkanlığı mı? Düğüncülü Muhtarlığı mı?... Bilinmiyor, artık kim üzerine alırsa... Kim harekete geçerse... Kültür Müdürlüğünün tepenin korunmasına yönelik önerileri devam ediyor:
Höyük Tepe bölgedeki Jandarma tarafından izlenmeli, tarım amaçlı olarak kullanımı engellenmeli... İyi de kim yapacak... Bu öneriler kime getiriliyor...
Halkımız öyle der: Bâdi-hava konuşuyorsun... Bedava laf...
Aslında Yarık Tepe, içindeki eşyalarla birlikte değerliydi. Bilmiyoruz, belki birkaç küçük eşya hâlâ kalmış olabilir... Veya bütünüyle boşaltılmış... Benim gözümde Yarık Tepe'nin günümüzdeki anlamı iki bin yıl önce burada insanların yaşamış olduğuna ilişkin somut bir gösterge olması. Boş bir toprak yığını haline gelmiş olsa bile "koruma altına alınması" gerekiyor. Sadece koruma da değil.. Eski görünümüne kavuşturulması... Dört beş metrelik yükseltinin yeniden yapılması ve tepesinde bir zamanlar var olan tarihi site belirtecinin yeniden konulması...
Korugan / Sığınak. Betondan yapılmış savunma veya sığınma mevzii anlamına geliyor... Fabrika binasının alt tarafında böyle bir yer var... Demiryolu altından Düğüncülü köyüne giderken sağ tarafta... Trakya Manevraları'nın gerçekleştirildiği 1937 yılında yapılmış... Seksen yıllık bir tarihi var, aynı zamanda stratejik önemi.... Alpullu'nun, korunan stratejik bir yer olduğuna işaret ediyor.. Ayrıntısı "Korugan / Sığınak" maddesinde...
Karabatak Bölgesi.
Alpullu'nun tarihi nitelikte bir başka yeri... Burada bina yok, gömü, tesis yok... Fakat çok önemli bir şey var. Hayrabolu-Alpullu-Babaeski yolu Karabatak'tan geçiyor. 1900'lü yıllardan önce Babaeski'ye giden en kestirme yol... Ergene Köprüsü veya Mimar Sinan Köprüsü Karabatak aracılığıyla Babaeski'ye uzanan yolun üzerinde ve inşa zaviyesi o doğrultuda... Ergene Köprüsü, Pancarköy yoluna bakmıyor... Karabatak daha sonraki yıllarda uçak kazası nedeniyle büyük öneme sahip oldu ama, tarihselliği uçak kazasından gelmiyor.
Pancarköylü'lerin bildirdiğine göre eskiden Karabatak bölgesi yerleşim yeri imiş. Orada Rumlar yaşıyorlarmış. Evleri çiftlikleri varmış. Ve hatta mezarları... Şimdilerde düz mera şeklinde ama bu bölgenin eski yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilebilir. Alpullu ile Babaeski arasında küçük bir konaklama mevki olarak değerlendirebiliriz orayı...
---
Tarihi Yerler