Değerlendirme
Fabrika müdürleri önemli kişiler, hem fabrikayı hem de devleti temsil ediyorlar. İlk yıllarda bir vali kadar ve hatta ondan daha yüksek forsları var. Bu fors zaman içinde yıpranıyor ve giderek yöneticilik görevi yapan sıradan vatandaşlar haline geliyorlar.
Doksan iki yılda 33 veya 34 müdür geçmiş. "Müdür" diyoruz ama bazıları "Genel Müdür"... Fabrika "özel sektör" konumunda iken kurucu şirket Hayri İpar'ı ilk Genel Müdür olarak atamış. Daha doğrusu "kendi kendisini" atamış... İpar, 1932 yılının sonuna kadar genel müdürlük yapıyor. Onun zamanında fabrikanın müdürü Herman Gutherz. 1933-1934 yılları arasında ise Şefik Bakay Genel Müdürlük yapıyor. Fakat Gutherz ayrılmıyor hala oralarda... Ali Şefik Bakay'dan sonra Ahmet Yolaç'ın "genel müdür" unvanıyla çalışmış olması gerek, fakat bu konuda bilgi yok. "Genel Müdürler" sonraki "normal müdürlere" göre çok daha güçlüler.
Müdürler ortalama 2,8 yıl görev yapmışlar. Kadri ağabeyin listesinde 36 isim var. O zaman ortalama süre 2,5 yıla düşüyor. Bu görev süresi olması gerekenden oldukça az... Bir yönetici atandığı kurumda en az 5 yıl görev yapabilmeli. Türkiye'de "kurumlara yönetici dayandıramama sorunu" var... Çabuk kızıyor, memnun olmuyor değiştiriyoruz. "Beklentilerimizi karşılamadı, gitsin" diyoruz... Hem üst yönetimin tutumu, hem de halk olarak böyleyiz. Yöneticilere tahammülümüz yok...
Yöneticiler de "eyvallah" etmiyorlar... Sonuç; verimsizlik... Bireysel değil, kurumsal verimsizlikten söz ediyorum. Yöneticiler görevlerinden çabuk alınmamalı, yerleri çabuk değiştirilmemeli... Değiştirilmeyeceğinin halk ve astları tarafından bilinmesi gerekiyor...
Yöneticiyi yıpratma ve yöneticinin de halkın beklentilerine karşı duyarsız kalması hiç uygun değil... Çift yönlü dikkat, çift yönlü özen gerekiyor. Ne halk dalkavukluğu, ne de duyarsızlık... Olması gereken yerde, gereken davranışları göstermek gerekiyor...
Geçen 90 yıllık süre içinde "yönetim" olgusunu iyi öğrendiğimiz söylenemez... Sürekli "pantolon ütülüyoruz"... "Ütülü, cilet gibi yönetici olsun" kaygısını güderken idarecilerimizin iş üretme kapasitelerini düşürüyoruz.
Müdürlerin adlarında belirsizlikler var. Örneğin Cumhuriyet gazetesinde "İstanbul Nafıa fen memuru Tarık Tevfik ve Alpullu şeker fabrikası müdürü ŞefikTevfik" diye bir ifade geçiyor. Acaba Şefik Bakay mı, yoksa başka bir Şefik mi?... Şefik Üner olabilir mi? Gazeteye verilen ilanda evlenme töreninin ertelenmesinden söz ediliyor. Sonra Emin Tanrıverdi'nin Alpullu'da fabrika müdürlüğü yapmadığı sadece ziraat müdürlüğü görevinde bulunduğu belirtiliyor. Fabrika müdürlüğünü başka bir şehirde yapmış. Fakat bu tür bilgilerin kesinleştirilmesine ihtiyaç var.
Bir de şu konu... İlk kurulduğu yıllarda fabrika müdürleri ne kadar maaş alıyorlardı... Bunu bilmiyoruz. 1929 tarihli Milliyet gazetesinde Şeker İnhisarı Müdür maaşının 500 TL olduğu bildiriliyor. O dönemdeki fabrika müdürleri de o civarda bir maaş alıyor olabilirler. 1 kg şeker 55 kuruş olduğuna göre müdür maaşıyla 910 kg şeker alabilecek durumda demektir. Ekmeğin fiyatı 5 kuruş... Kuşkusuz tek başına şeker veya ekmek fiyatıyla karşılaştırma yapmak doğru değil, diğer emtia fiyatlarına da bakmak gerekir. Fakat iyi bir "para" olduğu anlaşılıyor. Hesaplamama göre, ekstralar hariç, 2000 dolar civarında maaşları var. Ekstralar; yolluklar, ikramiyeler, makam aracı, ücretsiz yemek, gelen misafirleri ağırlamalar, kutlamalar vs, vs...
---
Rauf Paşa'nın torunu Meh'Ali Subhi isimli bir kişi var. 1944-1948 yılları arasında Şeker Fabrikaları genel müdürü oluyor. 1977 yılında trafik kazasında ölmüş. Yüksek ziraat mühendisi. İnternet kaynaklarında şu özet bilgiler dikkatimizi çekiyor: şeker fabrikaları genel müdürü, Senîha Argon'la izdivâcından: Raûf Argon(=Donna Argon), Alî Argon(=Xenia Argon), Güvenç Argon (=Monika Argon), Nirvana Eren (=Ken'ân Eren) ve bu 4'ünün çocukları. Ah., Meh., Leylâ, Ârif, Cemâl, Güneş, Kemâl, Kerem, Gündüz, Ebrû. (Kaynak: Suphi Argon, Şeker sanayii ve pancar ziraatinin ehemmiyeti, İstanbul 1944).
Şeker Fabrikaları Genel Müdürü'nün adı Mehmet Ali Subhi ama bilinçli olarak Meh'Ali Subhi şeklinde yazıyor. Acaba dönmelerden mi? Araştırılması gerekiyor. Ve bir diğer konu da şu hangi Rauf Paşa'nın... Abdülhamit zamanında Trakya, Uzunköprü'de şeker fabrikası kurmak için imtiyaz alan bir Rauf Paşa var. Fabrikayı işletecek Almanlara Acıbadem semtindeki köşkünde ziyafet veren kişi... Meh'Ali Subhi eğer o Rauf Paşa'nın torunuysa... İlginç sonuçlar çıkabilir ortaya. Böyle bir durumda Abdülhamit'ten itibaren şeker fabrikalarına ilgi duyan kişilerin dönmeler, azınlıklar olduğunu düşünmemiz gerekecek.
----
Savurganlıkları
Hepsi öyle değil ama bir kısım fabrika müdürü oldukça savurgan... Devlet kaynaklarını "har vurup harman savuruyorlar". Yaşlılar anlatıyorlar: Fabrika müdürleri İpsala’daki göle gitmek için kamyon çıkarırlardı. Özel olarak ördek avına çıkarlardı. İdare amiri, müdürler, mühendisler... Fabrikanın aracıyla ava giderlerdi..
… Fabrika müdürünün canı simit çeker her gün Lüleburgaz'a cip çıkarır kendisine kahvaltılık simit aldırırdı. Sonra o simiti beyenmez, yarısını yiyip yarısını odacısına verirdi.
… Fabrika müdürünün canı Mesir macunu çekmiş ta Manisaya araba çıkararak mesir macunu aldırmıştı.
… Müdürle balığa çıkar, kendimize ziyafet çekerdik.
… Müdürün oğlu Teliçi'ndeki havuzun üstünü babasına kapattırmış oraya bir disko yaptırmıştı. Gece saat 13.00'e kadar müzik çalıp, dans eder, oynarlardı.
… Müdür Teliçi'ndeki Kır Kahvesine kuzu çevirme ve tandır yeri yaptırmıştı. Boğazına düşkün biriydi.
… Müdürler gazinoda kuzu çeviriyorlardı.
… Büyük Köşkün banyosunda yurt dışından getirilmiş özel bir banyo küveti vardı. Müdür köşkün onarımı sırasında onu oradan aldı evine götürdü. Sonra ne yaptı bilmiyorum. Sormak şöyle dursun, ne olduğunu merak bile edemezsin.
… Müdürler kral gibiydi. Valiler bile onlardan çekinirdi.
… Ergene Köşkü'ndeki antika telefon kayboldu... Köşk görevlisinin soruşturulmasından bir şey çıkmadı. Oysa müdür de soruşturulmalıydı.
… Müdürler alkol aldıktan sonra, zevk için, gazinodaki cam kavanozları bowling topu gibi atıp kırıyorlardı. Sürahileri kırma yarışı yaparlardı.
Anlatılanların ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilmiyoruz. Bir ara şikayet üzerine müfettiş denetimi de olmuş. Fakat asıl sorun "fabrikanın devlet malı" olması. Müdürler devleti temsil ediyorlar ve sorgulanamaz kişiler havasında... Devletin "işletmecilik yapması" kötü bir uygulama. 1948 yılında şikayetler daha da artıyor.
---
--
Fabrika Müdürleri