Aslında "Elektrik Enerjisi Üretim Merkezi" ama insanlarımız onu Kazan Dairesi olarak adlandırmışlar. Fabrika ilk kurulduğunda o bölüme Cer Dairesi deniyormuş. Zamanla "Cer" kelimesi tedavülden kalkınca yerine Kazan kelimesi ikame edilmiş... Bu bölümde yer alan büyük kazanlar dikkate alınarak böyle bir adlandırma yapılmış. Kazan Dairesi, Kireç Dairesi, Türbin Dairesi...
Şeker fabrikasının önemli bölümlerinden biri. Kazan ve Türbin Daireleri yoksa fabrika da yok. Fabrikanın ve onun yan tesislerinin kullandığı tüm elektrik Kazan ve Türbin Dairesi tesislerinde üretiliyor. Kazan Dairesi'ni bu yüzden tanımam gerekiyordu ve bana orayı en iyi tanıtacak kişi uzun yıllar bu bölümde çalışan Cahit usta olabilirdi.
Cahit Basut'un dilinden devam edelim...
"Kazan dairesinin kurulma maksadı enerji veya elektrik üretmektir. Bugünlerde Enerji Üretim Dairesi olarak adlandırıyoruz bu merkezi. Suyu buhara dönüştüren kazanlar var. Sonra buhar türbinlere yönlendiriliyor ve orada elektrik üretiliyor. Ana esası bu...
Eskiden elle yüklemeli kazanların bulunduğu zamanlarda bu bölümde 100-120 kişi çalışırmış. Günümüzde yarı mekanik-yarı otomatik sistemler var. Yakın zamana kadar 30 kişilik ekiple çalışıyorduk. Son olarak dokuz kişi kaldık. Üç vardiya halinde, kesintisiz çalışıyoruz.
Kazanlarda linyit kömürü yakıyoruz. İlk dönemlerde günde 450 ton kömür yakılıyormuş. Şimdilerde bu rakam azaldı, günde 250-300 ton yakıyoruz. Yaktığımız kömür ithal, Ukrayna'dan veya başka bir yerlerden geliyor. Üç buhar türbinimiz var. İkisi Siemens ve biri Oerlikon marka... Arada dinlendirmek için birini yedeğe alır öyle çalışırız. Saatte 3800 kilovat saat elektrik üretiyoruz. Yirmi dört saatte 90-100 bin kilovat saat eder. Ürettiğimiz elektriği sadece fabrika kullanıyor ve kampanya zamanında onun yan tesisleri... Örneğin Teliçi... Teliçi kampanya dışında elektriğini enterkonekte sistemden alıyor.
1960'lı yıllarda fabrika Alpullu'nun da aydınlatmasına imkan sağlamış ama günümüzde değil.
"Buhar düdüğü" mü dediniz?
Evet, eskiden insanlar ondan "Boru bağırıyor" diye söz ederlermiş. Yoğun bağırma sesinin 70 metre uzunluğundaki tuğla bacadan geldiğini zannederlermiş. Tabi ki öyle değil. Biz ona Buhar Düdüğü diyoruz. İngilizcesi Steam Whistle... Ana buhar hattının üzerinde bulunan bir mekanizma veya makineden çıkıyor bu ses. Hâlâ çalmaya devam ediyoruz. Eskiden daha çok çalardık, şimdilerde sadece belli vesilelerle çalıyoruz. Kampanya başlangıcı ve bitişinde, Atatürk'ün ölüm günü olan 10 Kasım'larda, her 100 bin ton pancar işlemede bir kere öttürüyoruz onu... On, on beş saniye kadar sürüyor...
Kurulduğundan beri Kazan Dairesi'nde çok sayıda kişi çalışmış. Hepsinin adlarını hatırlamak ve saymak zor. Ustabaşı olarak Celal Eskikara'yı, Mustafa Ustayı, Sabahattin Aday'ı sayabilirim. Fabrikada insanlar lakaplarıyla tanınırlar. Çünkü aynı isimden birden fazla kişi var. O zaman ne yapsınlar... İnsanlar kolay hatırlamak ve kolay iletişim kurmak için lakap takıyorlar. Bizim her birimizin bir lakabı vardır.
Buhar üretmek için kuyu suyu kullanıyoruz. Ergene boyunda beş adet derin kuyumuz var. Eskiler bunlara artezyen der. Artezyenlerde su kendiliğinden yeryüzüne çıkarmış. Su derine kaçtığından artık onu pompalarla çekiyoruz.
Suyu değişik amaçlarla kullanıyoruz. Pancarı yıkamak ve sevk etmek için, buhar üretmek için ve içme suyu olarak... Suyu devri daim yaptırırız, tekrar tekrar kullanırız.
Kazan Dairesinde 350 bin ton suyla başlar devam ederiz. Arada eksik olursa onu tamamlarız. Saate 70 ton su kullanıyoruz. Bir defaya mahsus alır ve onu sürekli devri daim ettiririz. 24 saatte 1680 metre küp su kullanmış gibi oluruz. Ama suyu devri daim ettirdiğimizden tabi ki bu kadar su kullanmayız. Teorik olarak bu böyledir.
Makinelerimiz Alman yapımı. Fabrikamızda otomasyon yok. Almanya'da açma-kapama valflerini bilgisayarlı hale getirmişler. Otomatik olarak ellerinin altındaki düğmelerle açıp kapıyorlar. Biz henüz bu sisteme geçmedik.
Birimden 24 saatte 30-35 ton cüruf çıkar. İthal kömür kullandığımız için az çıkıyor. Yerli kömür kullanmış olsaydık 80-100 tonu bulurdu. İthal kömür kullanıyoruz, çünkü kazanlarımız ona göre yapılmış. Yerli kömür kullanabilmek için kazanların tasarımının da buna göre yapılması gerekiyor. Kazanlarımız yerli kömür yapısına uygun değil. Yedi adet kazanımız var. Üç tane 5 tonluk, 16 tonluk, 18 tonluk, 32 ve 36 tonluk... Bu kazanlar buharı aslında metre küp olarak üretiyor ama, biz ton diye bahsediyoruz...
Elektriği niçin enterkonekte sistemden almadığımızı soruyorsunuz. Alamayız. Çünkü ona güvenemeyiz. O sistemde sık sık elektrik kesintileri oluyor. Şeker fabrikaları elektrik kesintilerine gelemez. Elektrik bir kesilirse şeker şerbeti makinelerin içinde donar kalır ve biz o donmuş şekeri bir haftada çözemeyiz."
Kazan Dairesi mühendisi veya ustası olma gibi bir niyetim yok. Elde ettiğim bilgiler şimdilik yeterli. Artık bu bölümde ne tür işler yapılıyor, işin genel portresi nedir bir fikir sahibiyim. Cahit Ustaya verdiği değerli bilgiler ve Whats-Up'ıma gönderdiği fotoğraflar için teşekkür ediyorum. Bu bilgiler sadece o birimin çalışma mekanizması açısından değil şeker fabrikasının teknolojik alt yapısını belirlemesi açısından da önemli. Konu gidiyor, geliyor "teknoloji üretme" konusuna odaklanıyor. Sadece üretim de değil, aynı zamanda onun sürdürülebilir olmasını sağlama konusuna... Birincisi mühendislikle ilgili, ikincisi işletmecilikle.
28.4.1935 tarihli Cumhuriyet gazetisine göre, dört fabrika senede 60-70 bin ton kadar yerli maden kömürü tüketiyor.
--
Kazan Dairesi