Fabrikanın-Açılışı Fabrika Alanı Fabrika Arazisi Kimin Fabrikanın Arşivi Fabrikaların Birleşimi Fabrikanın Bölümleri Fabrika Çalışanları Fabrikanın-Duraklaması Fabrikanın Güvenliği Fabrikanın Hissedarları Fab.nın İdare Meclisi Fabrika İşçisi Fabrikanın Jeeb'i Fabrikanın Kanunu Fabrikanın Kapasitesi Fabrikanın Kârı Fabrikanın-Kurucuları Fabrikanın Kuruluşu Fabrikanın Memurları Fabrikanın Muafiyetleri Fabrika Müdürleri Fabrika Nizamnamesi Fabrika Otomobilleri Fabrikanın Satılması Fabrikanın Tevsii Fabrikanın Yan Tesisleri Fabrika Treni Fabrikanın Yeri Fayton Fırınlar Filmler Fitre ve Zekat Fabrika Makinelerinin Komisyoncusu
A B C D E F G H ...I... K L M N O P R S Ş T U Y Z
Namı diğer, Hayrettin Belli.... Alpullu Şeker Fabrikasının müdür yardımcısı ve aynı zamanda avukatı...Bu iki görevi farklı zamanlarda da yapmış olabilir. İlginç bir yaşam hikayesi var.

"Fabrikatör" sözcüğü kullanılıyor ama hangi tür fabrikaya sahip olduğu konusunda net bilgi yok. Acaba şeker fabrikasına ortak olduğu için mi bu tanımlama yapılmıştır? Veya şeker fabrikası ortaklığından önce böyle bir unvanı var mıydı? Örneğin, Edirne'de bir un veya buz fabrikasına sahip olmuş olabilir mi? Bilmiyoruz.

İnternet taramalarında fazla bir bilgi yok. Matbu diğer kaynakları araştırmak gerekiyor. Cumhuriyet tarihinde ilk Kırkpınar güreşlerini destekleyen kişiler arasında adı geçiyor: "....Burhanettin Bey'in desteğiyle 30 Mayıs 1924 tarihinde..." şeklinde... Bir diğer bahsedilme durumu Mihri Belli'nin anıları... Belli, eğitim görmek üzere  yazıldığı "Alliance Israelite" adlı Edirne'deki Yahudi okulundan söz ederken "savcının iki oğlu ile fabrikatör Burhanettin'in iki kızı da bu okuldaydı" diye bahseder.

O yıllarda Edirne sosyetesi ve eşraf çocuklarının Yahudi okuluna devam ediyor olmaları ilginç... Milli Mücadele savaşı ver, sonra çocuklarını Yahudi azınlık okullarına gönder...

Mihri Belli ilave eder: "Fabrikanın bulunmadığı Edirne'de, Burhannettin Bey'in 'fabrikatörlüğünün' nereden geldiğini merak eden yoktu." (...) Sözün tam burasında, parantez içine alınan üç nokta imi dikkatimizi çeker ve yazılan satırları daha dikkatli  okumaya çalışırız.

Belli, ilginç bir ayrıntı verir: "Edirne'nin biricik büyük sanayi kurumu, iki köprü arasındaki un fabrikası Madam Fındıklıyan'ın mülküdür. Kraliçe Viktoria gibi saplı gözlüğü elinde tutan, uzun etekli robalar, kocaman şapkalar giyen, kalın sesiyle devamlı şakalar yapan, kahkahalarla gülen bu yaşlı Ermeni bayan, Avukat Hayrettin'in müvekkillerindendir. (Burhanettin ismi burada Hayrettin'e dönüşüyor). Sonradan kurulacak olan Alpullu Şeker Fabrikası gibi devlet işletmelerinin avukatlığını da o yapmaktadır." Bu son cümleden  Avukat Hayrettin'in veya Fabrikatör Burhanettin'in şeker fabrikasının hem ortağı, hem de maaş veya sunulan hizmet karşılığı ücret alan bir avukat olduğunu anlıyoruz. En azından o dönem için iki kimliği, iki şapkası var.

Mihri Belli'nin verdiği bu bilgiler üzerine dikkatimizi Fabrikatör Burhanettin Bey'den Avukat Mahmut Hayrettin Bey'e yöneltiyoruz.

O, hukuk fakültesi mezunu, Galiçya ve Edirne alaylarında subay, Osmanlı zamanında Çatalca mebusu, fabrikatör, avukat ve Edirne'de Serhat mevkutesini veya gazetesini çıkaran bir gazeteci aynı zamanda. Çok sayıda mesleği var. Edirne'de Baro başkanlığı da yapmış... Trenle gittikleri Galiçya'ya Alpullu istasyonundan binmiş de olabilir. Alpullu'yu hiç görmemiş veya  yöreye yabancı birisi değil. 

Bu bilgiler üzerine İnternet'te artık  "Fabrikatör Burhanettin" ismini araştırmaktan vazgeçiyorum. O bir "takma isim" veya "müstear ad"... Asıl kahramanımız, Yahudi okuluna devam ederek yoldan çıkan meşhur komünist Mihri Belli'nin babası "Mahmut Hayrettin".

Kaynaklarda onun; Irak'ın Kerkük şehrinde yaşayan Türkmen bir aileden geldiği, Urfa'ya göç ettiği, Hukuk Fakültesinden sonra Silivri savcılığına atandığı, Mihri Belli'nin orada dünyaya geldiği, Birinci Dünya Savaşı'nda Galiçya ve Filistin cephelerinde savaştığı, son dönem Osmanlı meclisine mebus olarak girdiği, Mondoros Müterakesinden sonra düşmanın Trakya'yı işgal etmesi üzerine Edirne ve Paşaeli Müdafai Hukuk Cemiyeti içinde rol alan bir kişi olduğu belirtiliyor.  Bu kısa özet üzerine dikkatimizi Trakya'daki faaliyetleri üzerine yoğunlaştırıyoruz.

Savcı Mahmut Hayrettin; Paşaeli Mudafai Hukuk Cemiyeti'nin (MHC) "merkez heyeti" üyeleri arasında yer alan dört önemli kişiden biri...  Diğerleri; (1) Şakir, (2) Galip Bahtiyar ve (3) Cafer Tayyar beyler.  Paşaeli MHC diğer delegelerle birlikte toplam 67 kişi, ama lider kadrosunda, biri asker olmak üzere sadece  4 kişi var. Ve heyette yer alan üç sivilden ikisi 1926 yılı geldiğinde, kurulacak olan Şeker Fabrikasına kendilerince bilinen bir pay (veya hisse senedi sayısı) ile ortak olacaklardır.

Kaynaklarda Mahmut Hayrettin Bey'den  "eski Çatalça Livası mebusu" olarak söz ediliyor. Eşraftan biri... Eşraf; yani varlıklı, tanınmış veya çevresinde  etkili olan kişi...

Hayrettin Bey, 1920 yılında Çatalca'nın Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine Yarbay Cemil Bey, Şakir Kesebir ve diğer bir kaç arkadaşıyla birlikte gizli Çatalca İslam Cemaati teşkilatını canlandıran grubun içinde. Şakir Kesebir ile birlikte çalışıyor. Yunanlılara hücumlar ve saldırılar yapıyorlar. Heyetin ikinci ismi Galip Bahtiyar da o vakitler  Osmanlı "Meclisi Mubusan" üyesi. Yunan İşgali üzerine son Osmanlı meclisinde görev yapan vekiller hararetli konuşmalarla birbirlerini gayrete getirmeye çalışıyorlar.

Örneğin, şu konuşma önemli: "Efendiler Trakya'da Türkler ile Müslümanlar yüzde yetmiş beş ekseriyet teşkil ediyorlar ve bu ekseriyeti ne Balkan Harbinde Bulgarların canavarlığı ve ne de Harbi Umumide Bulgarların vahşeti, gaddarlığı, hunharlığı azaltamamıştır. Binaenaleyh Trakya üzerinde Türklerden başka hiç kimsenin bir hakkı hâkimiyeti yoktur. Herhangi bir millet ki Trakya'ya ayak basacaktır, mutlaka kırılacaktır."

Bazen dile getiriliyor ya... "Trakya'da Rum ve Yahudiler ile Türk ve Müslümanlar yarı yarıya idi" diye... Bilinçsizce ve bilgisizce söylenmiş "sallama" bir laftır bu... Bir köyde veya  şu beldede belki yarı yarıya olabilir... Fakat biz resmin tamamına bakmalıyız. Başka köylerde  insanların yüzde yüzü Türk ve yüzde yüzü Müslümandı. Kimliğini, bilincini yitirmiş, değerlerinden kopmuş kişilerin gelişigüzel sarf ettikleri bu sözler üzücü, esef verici.

Öz olarak belirtmek gerekirse, "Fabrikatör Burhanettin" Edirne valisi Şakir Kesebir'in yakın arkadaşı...  Kendisi girerken onu da hissedar ve avukat olarak Alpullu Şeker Fabrikasının ortakları arasında görmek istiyor. Bilmiyoruz, belki de bu talimatı bizzat Atatürk'ün kendisi vermiştir. Hissedarlar arasında adları geçen zevat paraları olduğu için öylesine, rastgele seçilmiş kişiler değiller.

Çocuğunun komünist olmasına gelince... Yabancı kültüre ait  okullarda ecnebi değerleri alırken öz değerlerden kopmanın doğal bir sonucu olarak görüyorum. Bin yıllık, belki iki bin yıllık değerler birikimimizi bütünüyle göz ardı edip kültür işportacılığı olarak tanımlanabilecek yönelim ve yaklaşımlar içinde olmak sorunlu...

Bütünüyle ret, bütünüyle kabulü öngören toptancı yaklaşımlar yerine inanç ve değerlerimizi koruyarak seçmeler, uyarlamalar, gelişmeler, atılımlar yapmamız gerekiyor. Batı, Doğu, çağdaş, çağcıl, irtica, dinci, dindar, milliyetçi, yobaz, lümpen, modern, çağdışı ve benzeri kavramların hepsi insan düşüncesini kalıplara hapsediyor.

Çağdaş kavramların esiri ve düşmanı değil onlara hakim olan, onların üstünde tutum ve davranışlar geliştirerek birlik, bütünlük ve değerlerimizi geliştirmenin peşinde olmayı önemsememiz... Ne gelenekçi, ne de modern... Ne sadece öz çıkarını düşünen fırsatçı, ne de kendini bütünüyle ihmal eden meczup insan. Yuvalanmak, bir kampa girmek kolay; asıl zor olan insanlarımızı bütünleştirmek, yuva yapmak... O yuvayı yaşatmak.


Mehmet Ağırgan'a göre Fabrikatör Burhanettin Edirne Şehir Kulübünün kurucusu aynı zamanda: "Edirne'de Şehir Kulübü Cumhuriyet'in ilanından sonra Avukat Hayrettin (Belli-Ayrıca, Edirne Barosu Kurucusu) Bey, Fabrikatör Burhan, eski Edirne Belediye Başkanı Tevfik Sırrı (Gür: 1.3.1926-31.8.1927), Edirne Valiliği Hukuk İşleri Müdürü Ekrem Bey, Tüccar Hanri Taranto ve Salomen Bey'ler tarafından kurulmuştu. Şehir Kulübü Askeri Gazino'dan sonra Türk Ocağı Binası'na yerleşmişti. Üyeler aileleriyle birlikte Şehir Kulübü'ne katılıp dans dersleri aldıkları gibi çeşitli tiyatro gruplarının gösterilerini de seyrederlerdi. Hatta sergiler açılıp, Halkevi çalışmalarına imkânlar sağlanıyordu. Her sene 23 Nisan baloları bu binada yapılıyordu." Kaynak: Mehmet Ağırgan, Bildiklerim, Gördüklerim, Duyduklarım: Türk Ocağı Binası-12,  http://www.hudutgazetesi.com, (14.4.2019). "Şehir Kulübü" demek, asılzadeler demektir... Kendilerini marabaların üstünde gören seçkinler veya kendilerinin seçkin olduklarını zanneden kişilerin bir araya geldikleri yer...







---

Fabrikatör Burhanettin

fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli
fabrikator burhanettin, hayrettin belli