Polis Lojmanları
Çiftlik mahallesinde Kazım Karabekir caddesinin hemen girişinde... İki katlı dört daire... Şimdilerde bakımsız, metruk halde... Bütünüyle harabelik, mezbelelik... Ya yıkılacak, ya da güzel bir şekilde elden geçirilip kullanıma sokulacak...
Bir zamanlar İstanbul otobüsüyle Alpullu'ya gelirken Çiftlik Mahallesinde inmek için muavine "Polis lojmanlarında indir" derdik. Artık bunu söyleyemiyoruz. "Hemen girişte ineceğim" diyoruz. Şoförün insafına kalmış, nereye kadar götürürse...
Erdoğan Duygan anlatıyor: Babam polis teşkilatında istihbaratçıydı. Bu yüzden polislere karşı sempatim vardır. Onlarla diyaloğum çok iyidir. Onlar da bana itibar ederler. Hani bir söz vardır. "İnsan bir yere kıyafetiyle girer, zekasıyla çıkar" diye... Lüleburgaz'daki Ramada Hoteli'nin sahibi Ramazan, Benzinlik karşısındaki Yaman Konakları'nı yaparken ona "şuraya polislere de bir lojman yapalım" dedim. Beni dinledi. Ramazan Yaman o lojmanları sadece kendi katkılarıyla yaptı. Arsayı Şeker Fabrikasından bağış yoluyla aldık. Tapusunu Emniyet Teşkilatına verdik. İnşaat bitince polisler oraya taşındılar. Dört dairenin dördü de doluydu. İçlerinden biri bekçiydi. Eskiden civarda sadece Alpullu'da belediye teşkilatı vardı. Fabrikanın mevcudiyetinden dolayı belde de polis teşkilatı kurulmuştu. Çiftlik Mahallesinde Kamer öğretmenin babası meşhur bir polisti. Polislere yeni elbiseler verilmişti. Sekiz köşeli şapkalar, çizmeler... Kilot pantolonları vardı... Şükrü ağabey bu elbiseyi yeni giymiş, öyle geziyordu. O arada motorlu tren İstanbul-Edirne arasında yeni sefer yapmaya başlamıştı. İstasyonda treni görmek için toplandık. Şükrü ağabey yeni elbisesini giymiş peronda dolaşıyor. "Çekilin, sokulmayın" diye insanları uyarıyor. "Tren beş metreden insanları altına alıyor" diye söylüyor. İnsanların daha fazla ileri gitmelerini istemiyor. Motorlu'dan önce Avrupa treni geldi ve peronda bir süre durdu. Trenin camında bir Amerikalı, elini cama dayamış bakıyor. Şükrü ağabey demiryolu kenarında dolaşıyor. Baktı, baktı... O civardaki tek adam. Kimseyi trene yaklaştırmıyor. Biraz sonra tren hareket etti. Adam elini başına götürerek Şerif... Şerif diye seslendi... Şükrü ağabey de, "Uh koca gavur, Benim adım Şükrü, Şükrü" diye ona seslendi. Göğsünde yıldız olunca sanırım adam onu şerif gibi değerlendirdi.
.
.