1934 yılında Trakya'da gerçekleşiyor ve bu yüzden "Trakya Olayları" olarak anılıyor. Yahudileri bölgeden kovma, kaçırtma yönünde başlatılmış büyük bir eylem. Yakalanan Yahudiler dövülüyor, evleri ve işyerleri yağmalanıyor veya yakılıyor. Bunun üzerine Yahudiler çareyi İstanbul'a, yurt dışına kaçmakta buluyorlar. Bu şekilde 7 bin kadar Yahudi'nin bölgeyi boşalttığından söz ediliyor. Kimileri bu olayı "saldırı" diye tanımlıyorlar ama bana göre bizim insanımız "hani şurama kadar geldi" diye anlatır ya... İşte öyle bir şey... Enayi yerine koyulma, sömürülme, istismar edilme gerilimlerinin yarattığı müthiş bir patlama hadisesi... Yahudiye "Yahudi" olduğu için karşı çıkılmıyor, ülke kaynaklarını alavere-dalavere ellerine geçirip yerel halkı soydukları için isyan ediliyor. "Yetti artık, canımıza tak dedi" denilen türden bir hadise...
***
Bölgede yaşayan Yahudilerin yaşamları ilginç...
Tarih boyunca yaşadıkları her ülkede değişik nedenlerle kendilerini gizlemek zorunda kalmışlar... Dinlerini ve ırklarını saklıyorlar. Yahudiler ama, Yahudi gibi hareket etmiyorlar. Örneğin çevrelerine dinsel bir görüntü vermiyorlar. Yaşam biçimleri ateistlerinki gibi veya seküler… Hakim topluluğun adlarını alıyorlar, uyum gösteriyor ve daha çok ticaretle meşgul oluyorlar. İçinde yaşadıkları toplumla kaynaşmış gibiler. "Dini birlik" temasından vaz geçerek gizli bir şekilde "etnik kimlik" bağına sarılıyorlar. Biz onların Yahudi kökenli olduklarını bilmiyoruz ama onlar kendi insanlarını çok iyi tanıyorlar. Osmanlının son döneminde, özellikle Tanzimattan sonra Orduya sızıyor, ticaretin her alanına geniş bir şekilde nüfuz ediyorlar. Sırası geliyor, din değiştirip Müslüman oluyorlar. Liderleri Sabetay Sevi nedeniyle onlara Sabetaycı adı takılıyor. Sabetayın peşinden gidenler demek... Onun gibi kendilerini çok iyi gizleyenler... Kripto Yahudiler...
Türkçe ve Müslüman ad-soyadlarına sahipler ama bu adlar şifreli... Sadece kendilerinin anlayacağı türden bir takım değişiklikler yapıyorlar. İçlerinde Paşa, Müşir, Albay, Binbaşı, Yüzbaşı rütbesine çıkmış insanlar var... Şeker Fabrikaları Genel Müdürü olanlar ve kimi Şeker Fabrikası müdürleri...
***
O vakitler Trakya'da ne kadar Yahudi vardı? Tam bilinmiyor değişik rakamlar veriliyor 13 bin diyen de var, 45 bin diyen de... Etnik ve siyasal görüşlerine göre insanlar bu rakamları "ya abartıyorlar", ya da "olduğundan küçük gösterme" eğilimi içinde... Alpullu'da eskiden Papakiridin'in Çiftliği varmış.. Papakridin Rum ve Hristiyan biri olarak biliniyor ama aslında o gizli bir Yahudi ve Ermeni... Alpullu sözcüğünün aslı olan Alapiye kelimesinin kökeni de İbranice... Demek ki bu bölgede kendilerini gizleyerek yaşayan epey bir Yahudi nüfusu var. Sadece Alapiye'de değil, Sinanlı'da, Mandıra ve Babaeski'de... Lüleburgaz'da... Lüleburgaz'daki Kurtuluş Mahallesinde eskiden Yahudiler otururlarmış ve orası Yahudi Mahallesi olarak bilinirmiş...
***
Olaylar Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Babaeski, Lüleburgaz ve Çanakkale'de aynı zaman diliminde başlıyor... Vikipedia'ya bakacak olursak Nihal Atsız ve Cevat Rıfat Atilhan'ın Yahudilere karşı ırkçı yazılar yazmaları ile halkın tahrik olması sonucunda vuku buluyor. O yazıları kim okuyor... Kaç kişi okuyor... Asıl neden Tanzimat'tan beri azınlıklara tanınan ayrıcalıklar nedeniyle serpilip büyüyen ve kendilerini saklayan gizli Yahudilerin piyasaya hakim olup insanlarımızı sömürmeleri... Nedense bu olgu gözlerden uzak tutulmaya, arka plana itilmeye çalışılıyor.
***
21 Haziran 1934 tarihli "İskan Kanunu" ve "kendilerini Türk kültürüne bağlı hissetmeyen azınlıklar" konusu var... Trakya Olayları, kanunun çıkmasından iki hafta sonra başlıyor.
Ben, "Türk kültürüne" sözcüğünü şöyle anlıyorum: "Türk ve İslam kültürüne..." Çünkü Rumeli'nde Türk, aynı zamanda Müslüman demektir. Yahudiler Osmanlı zamanında Osmanlılaşmış ve Türkiye Cumhuriyeti zamanında da Türkleşmişti… Aynen Yunanlılaşmış veya Rumlaşmış olmaları gibi... Milattan sonra 1400'lü yıllarda da İspanyollaşmış değiller miydi... Sürekli bulundukları kabın şeklini alıyorlar ama asla o mayinin içinde eriyip yok olmuyorlar. Zeytinyağı damlacıkları şeklinde gizli güç adacıkları oluşturuyorlar. Ve doğal olarak içinde yaşadıkları devletler ve milletler bu tür oluşumlara kuşkuyla yaklaşıyor. Gizli kümelenmelerden, ekonomik güç temerküzünden tedirgin oluyor. Düşmanla işbirliği yapabilirler diye gözleri tetikte, emin olamamanın verdiği rahatsızlıkla gelişmeler takip ediliyor. Bu konuda kendinizi çok da fazla yoramazsınız. Takip, takip... Bir yere kadar. Stresinizi, kaygınızı üzerinizden atmak zorundasınızdır. Ana dili Türkçe olmayan azınlıkların toplum içinde erimeleri, "gerçek anlamda yerlileşmeleri" için zorunlu iskana tabi tutulmalarına karar verilir. "Türkleştirme politikası" diye bir tabirden söz ediliyor ama daha doğru ifade "yerlileştirme" olmalı... Yani, milletin hissiyatına ortak olma.
***
Ankara hükümeti; İtalya ve Bulgaristan'ın Türkiye'ye yönelik emellerinden kaygılıdır. Ve, Trakya'da yaşayan azınlıkların bu emellere nasıl bir karşılık vereceğini bilememekten... Önemli bir sayıya ulaşan Trakya Yahudileri sadece ekonomiyi ellerinde tutmaları nedeniyle değil düşmanla işbirliği yapmaya açık bir kesim olmaları nedeniyle de tarassut altındadır. Onlar zincirin zayıf halkasıdır. Tarih boyunca bütün ülkelerde öyle olmuştur. İçinde yaşadıkları yerel halkların güvenini kazanamamışlardır. Sebebi, gizli bir biçimde etnik varlıklarını sürdürmeye devam etmeleri, ülkenin menfaatine değil kendi çıkarlarına öncelik vermeleri... Bulundukları her mevki ve makamda kendi insanlarını kayırmaları, onlara avantaj sağlamaları, onları yükseltmeleri... Yahudilerin Trakya'dan sürülmesine hükümet mi karar vermiştir, yoksa doğal bir patlama mıdır pek belli değil. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar mealinde bir soru... İkisi de doğru olabilir...
***
Kovma davranışında sergilenen aşırı şiddet olayları elbette ki tasvip edilemez. Irza geçme, yağmalamalar, dükkan ve ev yakmaları... Hoş olmasa da satın alma boykotu daha anlamlı. Satın alma boykotunu, günümüzde dahi, herkes ve biz de yapıyoruz. Amerikalılara kızıyor bir yıl boyunca Coco-Cola içmiyoruz.
Öyle anlaşılıyor ki protest tavrın dozajı kaçmış. İnsanlar evlerini, dükkanlarını ya olduğu gibi bırakmışlar veya yok pahasına satıp gitmişler. Fakat önemli bir kısmı kendilerini daha sıkı gizleyerek bölgede yaşamaya devam etmiş, ediyor. Örneğin 15 bin rakamı doğruysa, geride 8 bin Yahudi'nin bölgede kalmış olması gerekir. Aradan 85 yıl geçmiş... Bölgede kalan Yahudi nüfusunun sayısı herhalde 25 bine ulaşmıştır. Belki daha fazla... Fakat bilinen küçük bir grup hariç onları tanımıyoruz. Şüphelenir, bir şeyler sezersiniz ama asla emin olamazsınız. Çünkü sizden fazla Türkçü, sizden fazla Milli Kuvaiyeci, sizden fazla laik, Sizden daha fazla Atatürkçü, sizden fazla Müslümandırlar.
1934 Trakya olayları bir kısım Yahudileri kaçırttı ama geride kalan "kriptolar" ceviz kabuğu gibi daha sağlam bir zırha büründüler. Artık Trakya'da Yahudi yok... Bununla birlikte, sözü edilen kriptolar kümelenmelerini siyasal çatılar altında sürdürmeye devam ediyorlar. İletişimlerini artık etniksel bağlarla değil, siyasal argümanlarla yapıyorlar... Tesadüfen karşılaştıklarında gözlerinin içine bakıyorlar ve şıp diye birbirlerini tanıyorlar.
Devlet, gözünü Trakya'dan uzaklaştırmış değil... Gizli komünist örgütlenmeler, gizli siyasal gruplaşmalar, etnik kümelenmeler, devlet karşıtı cemaatleşmeler, Fetöleşmeler, sportif gibi gözüken fakat gerçekte "arka plan oluşturmaya yönelik" çeşitli girişimler... Bence, gözlem altında tutmakla iyi yapıyor. Çünkü her zaman uyanık ve dikkatli olmak zorundayız...
---
Trakya Olayları