Fabrika kurulurken çevreye bolca meyve ağacı dikilmiş en çok da Teliçi'ne… Armut, kayısı, elma, ahlat, badem, dut ağacı ve diğer meyveler. . Bunların içinde "küme ağaçlar" olarak ekilenler var. Örneğin, Dutluklar, Bademlik, Armutluk, Cevizlik, Elmalık ve Çitlembiklik...
Armutluk. Futbol sahasının arkasında dere karşısına armut ağaçları dikildiği için oraya Armutluk adı verilmiş. Yolun iki kenarında aşı armutları varmış. Bu ağaçlar çok sayıda meyve veriyormuş. Yoldan geçenler "dadanmasın" diye etrafı tel örgü ile çevriliymiş. Armutların her biri yarım kilogramdan fazla geliyormuş. Fabrika bu armutları toplar İstanbul'a, Ankara'ya gönderip satarmış. Bir kısmını da Genel Müdürlüğe hediye olarak yollarmış.
Elmalık: Yeni ilkokulun orasına Elmalık denirmiş. Çünkü bolca miktarda elma ağaçları varmış.
Bademlik: Bademlik evlerinin karşısındaki boş alan bir zamanlar badem ağaçlarıyla doluymuş ve o yüzden o evlere Bademlik adı verilmiş.
Çitlembiklik. Bizim gözde yerlerimizden biri idi... Pavyonların hemen arkasında üç sıra halinde çitlembik ağaçları vardı. Sonbahara doğru meyveleri olgunlaşır ve biz çitlembik yemeğe, çitlembik toplamağa giderdik. İri tespih tanesi büyüklüğünde sarı-kahve renkli meyveleri olurdu. Öyle ağzı dolduracak, karnı doyuracak bir meyve değildi ama, kendisine özgü bir tadı vardı. Ve ortasında kocaman bir çekirdeği... İşin güzelliği de buradaydı... Çok az tat ve zevk alır, bu tadı artırmak için daha çok yemek isterdiniz. Sonra yorulur bırakırdınız. Tatlı desem, tatlı değildi, ne de buruk... İşte öylesine ilkokul çocuklarına "küçük mutluluklar veren" kendine özgü bir meyve...Şimdilerde büyük ulu ağaçlar haline gelmişler, nasıl çıkacaksınız da çitlembik yiyeceksiniz... Şimdiki çocukların zaten böyle bir eğlencesi yok. Bu anılar bizimle birlikte tarih olacak. Eylül ayında Alpullu'ya son gidişimde, Pavyonlar'ın önünde dalları kaldırıma sarkmış bir çitlembik ağacı olduğunu fark ettim. Meyveleri iyice olgunlaşmıştı. Fotoğraf çekmenin tam zamanıdır dedim ve belgeledim.
Dutluk. Alpullu'nun en zengin meyve ağacı dutluklardı.... Şimdilerde dut meyvesi pek şikar bir yiyecek değil ama çocukluk yıllarımızda oldukça rağbet görüyordu. Değişik yerlerde "Dutluklarımız" vardı. Dutlukların ayrınıtısı "Dutluklar" maddesinde...
Cevizlik. 27.2.2007 tarihinde çorlu sanayi odası tarafından yapılmış. Tabelası neredeyse çürümek üzere... Otuz, otuz beş civarında ceviz ağacı var. Bu cevizleri kim topluyor bilmiyorum.
Meyvelik Alanı Olarak Teliçi
Bir de Teliçi var... Teliçi'nin tel örgülerine yaslanır içeride yere düşen veya daha doğru bir ifadeyle yere serilmiş olan kayısılara, elmalara ağzımız sulanmış olarak bakardık. Gizlice tel örgüden atlayıp meyvelere dadanan arkadaşlarımız olurdu. Fakat koloni bekçisinden çok korkardık. Hepsi sert ve aksi insanlardı. Bekçi yakalarsa tokadı yapıştırırdı. O meyvelerin çoğu ağaçların altında öylece çürüyüp giderdi. Ama ne çok kızardık. "Mübarek, madem yemiyorsunuz, bari toplayın da yiyecek olanlara verin" derdik, öyle düşünürdük.
Hani nasıl derler... "Kıçı boklu kızanın biri, meyve ağacı sahibine küsmüş, adamın ruhu bile duymamış..." İşte öyle bir şey... Yere düşen o meyvelerden mutlaka toplayıp dağıtan kişiler de olmuştur. Fakat ortaya çıkan resmin "genel görünümü" hiç bir zaman değişmiyordu. Yere döşenmiş meyve sergisinden oluşan canlı bir peyzaj ve tel örgünün küçük deliklerine yüzünü dayamış, yarı şakalaşarak, yarı ciddi ağzını şapırdatarak bakan kızancıklar..."İçerdekiler" ve "dışardakiler" ayrımı sebepsiz yere çıkmadı. Ben kabahati insanlarda değil, sistemde buluyorum. Almanlar ve Macarlar yanlış bir sistem kurgulamışlardı. Kendi ülkelerindeki "derebeylik-asılzadelik" yaklaşımını buraya taşıdılar. Teliçi'ndeki insanlar asılzade değillerdi ama asılzade gibi hareket ediyorlardı ve biz bu durumu hazmedemiyorduk.
Alpullu'nun girişinde Pancarköylü Sayıt Aga'nın evi vardı ve onun tam karşısında Edirne'li Yaşar Ustanın tarlası ve evi. Ben o evde doğmuşum. Evin geniş bir bahçesi varmış ve bahçesinde de çok sayıda meyve ağacı... Yaşar usta bahçesine her türden meyve ağacı dikmiş. Çocukluk yıllarımda 1965 yılına kadar bu ağaçların meyvelerinden epey istifade ettim. Sonra kimisi kurudu, kimisini de kestiler. Bahçe tek bir ağaç türüne hasredilmemişti. Her tür meyve vardı. Örneğin iğde ağaçları vardı. Sonra bu bahçe Kooperatife satıldı ve şimdilerde oraya Benzinlik Evleri yapıldı. Benzinlik Evleri dediğimiz yer aslında Edirneli Yaşar ustanın kiraya verdiği ikiz evinin oldukça geniş olan bahçesiydi. Yaşar ustanın bahçesiyle evimize bakan yakınındaki tarla arasına sınır çizgisini belli etmek üzere bir dizi "kladiçya ağacı" yani "yabani keçiboynuzu ağacı" dikilmişti. Şimdilerde hepsi kesildi ve tarih oldu.
Son bir meyvelikten daha bahsetmem gerekirse onu Cevizlik olarak adlandıracağım. Çorlu Sanayi ve Ticaret odasının yardım ve desteğiyle 1976 yılında Ortaokulun yanındaki Dutluğun alt bölümündeki arsaya ceviz ağaçları dikilmiş. Kırk kadar ağaç... Burası günümüzde Cevizlik olarak biliniyor. Fabrikanın inşasından sonra yapılan ilk meyvelik korusu... Ne iyi etmişler. Bu geleneği sürdürmek gerekiyor. Alpullu'da yeni armutluk alanlarına, yeni elmalık alanlarına, iğdelik, kayasılık, eriklik ve bademliklere ihtiyacımız var. Belediye başkanları "çevreci olduklarını" kanıtlamak istiyorlarsa gelecek nesillere bu meyvelikleri yeniden ihya ederek bunu ortaya koyabilirler. Dere boylarını niçin yeni meyvelik alanları haline getirmeyelim.
---
Meyvelikler