Yasal Temeller: 13.01.1938 tarihinde yürürlüğe giren 3308 sayılı kanunla "Devlet Ziraat İşletmeleri" kuruluyor. Devlet Ziraat İşleri Kurumu'nun 28.02.1950 tarihinde kapatılması ile 01.03.1950 tarihinden itibaren yerine Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğü adı altında yeni bir kurum oluşturuluyor. Böylece Devlet Ziraat İşletmesi ad değiştiriyor Devlet Üretme Çiftliğine dönüşüyor.
Açılması ve Kapanması: Çiftlik fabrikayla birlikte açılmış. Sarımsaklı ve Alpullu Çiftlikleri Şeker Şirketi tarafından kuruluyor, 1925'li yıllardan itibaren var. Kapanması 1992 yılında... Aradan 67 yıl geçmiş... Hadi genelleyelim 70 yıl diyelim ve sonra satılmış. Fakat, satılması hemen olmamış...Sonraki yıllarda, 2000'li yıllar olabilir...
Çiftliği, memleketi Niğde olan İstanbullu bir işadamının satın aldığından söz ediliyor. Büyük Çamlığı satın alan kişi veya firma, bir süre sonra Çiftliği de portföyüne katmış. Sonra başka birine mi satmış? Bu konuda bilgi edinemedik.
Kapısında hiç bir tabela veya bilgilendirici bir levha yok. Nasıl satıldığını da bilmiyoruz. İnternet'te araştırma yaptım bilgi bulamadım.
Yeni sahipleri satın aldıkları Çiftlikte bir süre büyükbaş hayvan bakmışlar. Çevredeki insanların koku şikayeti üzerine hayvan sayısını azaltmışlar. Bugünlerde oldukça az sayıda hayvan olduğu söyleniyor. Son aldığım bilgiye göre günümüzde çiftliği "Algurlar Akaryakıt Otomotiv İnşaat ve Tarım Hayvancılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi, Edirne Şubesi" işletiyormuş. Şirket, canlı hayvanların toptan ticareti (celepçilik) işi ile meşgul imiş.
Tesisler şu veya bu şekilde işletilebilir. Fakat bundan sonra asla çocuklumuzun Çiftliği olmayacaktır... Acı, tatlı binlerce anımız bizlerle birlikte yok olup gidecek. Çocuklarımız ve torunlarımız ona ait hiç bir şey bilmeyecekler ve hatırlamayacaklar.
Çiftlik, şeker fabrikasının tamamlayıcı bir ögesiydi... Dalları budanınca bir ağaç nasıl ki giderek kötürüm olursa fabrika da öyle. Aradan 25 yıl geçmiş, geçmemiş bu kez fabrikanın satışı konumuna gelinmiş. Fabrika da, bundan sonra asla eski fabrika olmayacaktır. O da bir gün gelecek yaşam döngüsünü tamamlayarak tarih sahnesinden çekilecektir. Çünkü "konsepti" bozmuşuz.
---
Çiftlik Müdürleri: İlk çiftlik müdürleri yabancı imiş. Alman veya Macar olabilir. Bir kaynakta şöyle bir ifade geçiyor: "Alpullu'daki Çiftlik Şefi Von Mendel'in yaptığı araştırmalara göre... (Untersuchung von MENDEL (1933) als Landwirtschaftsleiter auf einem nahen zur Fabrik)... Çiftliği 1932 yılına kadar Alman veya Macar müdürler yönetmiş.
İlk fabrika müdürleri yabancı ve çiftlik müdürleri de öyle. Çiftliğe ilk kim Türk müdür olarak atandı bilmiyoruz. Çiftlikte bir zaman Ülkü bey müdür olmuş. Sonra Mehmet bey... Yaşlılarımız soyadlarını hatırlayamadılar.
----
Çiftlik müdürlerinden bazıları: Ali Öztürk, Nabi Yılmaz (Konyalı, 1986-1999 döneminde müdürlük yapmış), Vecit Hakkıoğlu, İbrahim Hakkıoğlu, Mecit Hakverdioğlu, Abdullah Bey, Fahri Bey muhasebede müdürdü, Ali İhsan Durmuş, Kadri özar, Abdülkadir Ozar…. Çiftlik, Hayrettin Borucu'nun müdürlüğünden sonra satılmış.
----
"Bu nedenle 1925’de Alpullu Fabrikası yakınında Sarımsaklı ve Alpullu çiftlikleri kurulmuştur. Bu çiftliklerde Macaristan’da eğitim görmüş Türk ziraatçıları çalışmıştır. Ayrıca Alman, Bulgar ve Macar uzmanlar getirtilmiştir." Aynur Gül Karahan, Atatürk Dönemi ve Sonrasında Tarım Politikalarının Gıda Sanayiine Yansımaları (1923-1960), Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2015.
Teşkilatı: Alpullu çiftliğinde bir çiftlik müdürü, şefler, nazır, kahyalar ve bekçiler varmış. Önceleri muhasebe şefi personel işlerini de yürütürken sonra ayrılmış. Dört adet şeflik pozisyonu oluşmuş: Personel şefi, muhasebe şefi, işletme şefi, hayvancılık şefi (zoo-teknik şef). Nazır denen kişi tarla işleri ve işçilerin organizasyonuyla uğraşıyormuş. Yani, Başçavuş niteliğinde bir kişi... Kahyalar da işlevlerine göre ayrılıyormuş. Tarla kahyası, hayvancılık kahyası, koyun kahyası, tavukhane kahyası gibi... Müdür Nabi Yılmaz'dan aldığım bilgiye göre Çiftlikte bir dönem 100'e yakın kadrolu eleman memur olarak çalışmış. 250 kadar sendikalı daimi işçi varmış. Mevsimlik işçilerin sayısı değişiyormuş. Onun döneminde 300 ila 500 arasındaki kişi işbaşı yapmış. Bu kişiler civardaki sekiz on köyden geliyorlarmış. 1977 yılına kadar tarım sektöründe çalışanların sigortaları yokmuş. Nabi bey, "Hayvanlar sigortalıydı, fakat işçilerin sigortası yoktu" diyor.
Arazileri: Alpullu ve Sarımsaklı çiftliklerinin arazileri çok genişti. Bir gün babamdan duymuştum. Alpullu Çiftliğinin arazisi başlangıçta 5000 dönüm imiş, sonra fabrika bu arazilerin bir kısmını kooperatiflere satmış, bir kısmı yerleşme alanı olmuş, mezarlık yeri ayrılmış ve giderek küçülmüş. Bir dönem faaliyetlerini 3000 dekar arazisi ile sürdürmüş. Çiftlik binalarının bulunduğu parseldeki arsanın büyüklüğü ise 225 dönüm... (Bunu İnternetten yaklaşık olarak hesapladım. Tapu kayıt bilgisini yansıtmaz).
----
Müdür Nabi Yılmaz konuşuyor: "Benden önce Bahattin Keskin Tarlaların Verimleri/Maliyeti adlı bir çalışma başlatmıştı. Ben onu geliştirdim ve tamamladım. Sonra, bir şekilde öğrenmiş, Sarımsaklı Çiftliğini satın alan Nevzat Demir ilgi duydu, çalışmayı ona verdim."
----
Alpullu'da evimizin karşı yönündeki tepeler ve onların arkası, gözümüzün gördüğünden çok daha fazlası Çiftliğindi. Sinanlı'daki kum ocaklarından itibaren Yeni mahallenin arka taraflarındaki bütün tepeler çiftliğinmiş. Toprakları Pancarköy'ün yarı yoluna kadar uzanıyordu. Kim yaptı, nasıl yaptı ise parselleyip aşama aşama satmışlar. Samafor mahallesindeki Seylap evlerinin bulunduğu arazı dahi çiftliğinmiş. Ve Pancarköy Deresi ile Alpullu-Hayrabolu arasında uzanan ana cadde arasında kalan ve şimdi yerleşim yeri olan tüm o araziler... Şunu da belirtmemiz gerekir ki günümüzde Yeni Mahalle olarak adlandırdığımız Ordu Caddesinin kuzeyinde kalan dükkanların, evlerin, mahallerin hepsi Çiftliğin veya Hazinenin arazisiymiş.
Mutfak: Çiftliğin bir eski, bir de yeni mutfağı vardı Eski mutfak ilkel bir yer olmasına karşın yeni mutfak oldukça modern idi. Babam her ikisinde de çalıştı. Eski mutakta çatının üzerinde havalandırma bacası vardı. Ocağın duman bacası ise duvara dayalı idi.
Eski mutfakta büyük bakır kazanlar vardı. Bunlar senede bir kez kalaylatılır, yemekleri çalması önlenirdi. Eski mutfakta yaz vaktinde günde en az 1000 kişiye yemek pişerdi. Her gün işçiye üç tür yemek verilirdi. Çorba, kuru fasulye (veya diğer türde bir yemek) pilav, makarna, yoğurt veya meyve. İşçilerin oturup yemek yiyecekleri bir yerleri yoktu. Mutfağın karşısında banklar, tabureler bulunurdu. Çiftlikte çalışan işçiler orada oturup yerlerdi. Tarlada çalışan işçilere yemek kazanlarla götürülürdü.
Büyük kazanlar yerde yıkanırdı. Hortum takılır soğuk suyla durulanırdı. Yerde ızgaralı bir yer vardı. Kazanların suyla yıkanan yemek artıkları mutfağın arkasından çıkar Düğüncülü çatağına doğru akardı. Şimdilerde olsa insanların içi burkulur, belki iğrenirlerdi. Ama o zamanlar buna kimse aldırmıyordu.
Hayvan varlığı: Çiftlikte çok sayıda havvan varmış. Öküzler, inekler, koyunlar, atlar, arılar, tavuk ve horozlar, hindiler, kazlar... Pancar tohumu üretme çiftliği ama aynı zamanda "hayvan üretme" işiyle de meşgul oluyor.
1953 yılında tarlaları sürmek için Alpullu çiftliğinde 175 çift öküz varmış. Yani 350 öküz... Bunlar sadece "koşum" için beslenen hayvanlarmış. Danalar, inekler, düveler beslenmiş... Traktörün giremediği yerleri önce öküzlerle sürerler sonra atlarla üzerinden geçerlermiş.
Çiftlik müdürü Nabi Yılmaz'ın belirttiğine göre Şeker Fabrikasının "hayvancılık" işine girmesi özel bir proje... Pancar tohumu üretiminde büyük miktarda hayvan gübresine ihtiyaç duyulması hayvan çiftliklerinin kurulmasını gerektirmiş. Bu çiftlikler hem Sarımsaklı'da kuruluyor, hem Alpullu'da… Yılmaz (2019) hayvancılıkta üç faktörün önemli olduğunu söylüyor: Üstün verim, hatalığa dayanıklılık, kolay doğum. Bizde, diyor, yüz doğumun yüzü de problemli. Almanya'da veya Amerika'da yüz doğumdan sadece bir tanesi sorunlu. Adamlar çalışmışlar, bilimsel yöntemler geliştirmişler. Bu işi çok iyi yapıyorlar. Bu teknolojiyi kısa sürede yakalamamız zordu. O yüzden 1970'li yıllardan sonra yurt dışından cins hayvan ithal ettik. Kolay doğum çok önemli. Özellikle Amerikalılar bu konuda ileriler. Milyar dolarları sarf etmişler. Bizde yüz doğumun yüzüne de veteriner müdahalesi gerekiyor, doğan hayvanların kafaları küçük, onların ki ise daha büyük... Peki sonuç ne? İyi anladığımı söyleyemem.
Şeker fabrikası hayvancılık yaparken hangi faktöre ağırlık verdi, hangi faktörü ön plana çıkardı. Gübre üretmeyi mi, hayvan ırkını geliştirmeyi mi, süt üretimini mi, hayvanların gücünden yararlanmayı mı öncelikledi… Galiba her hangi bir önceliklendirme yok... Hepsinden eşit olarak yararlanmak istedi ve sonuçta bütün faktörler birbirini nötralize ederek bir zaman sonra projeye gerek kalmadı. Hayvancılık projesi tekil ve esasi bir stratejiye bağlanmadığından buharlaştı, yok olup gitti.
Çiftlikte iki tane beygir tavlası varmış. 35 çift, yani 70 tane at varmış. Bir dönem atların sayısı 150'ye kadar çıkmış. Bu atların koşum takımlarını hazırlayan, onaran veya imal eden özel bir saracı varmış. Nabi bey, çiftliğin doktoru yoktu ama veteriner hekimimiz vardı. Atlar ve diğer hayvanlarla o ilgilenirdi, aşılarını yapar, hastalandıklarında tedavilerini o yapardı diyor.
Dobrucalı Rüstem Kâya (kahya) ve Hasan Toraman o vakitler çiftlikte çalışan önemli kişilermiş.
Çiftlikte sadece öküzler yokmuş aynı zamanda sütü için beslenen inekler de olmuş. Bu ineklerin büyük kısmı Sarımsaklı çiftliğinde imiş ve süt inekçiliği için 300 hayvan ile 1938 yılında bu işe girişilmiş.
Çiftliğin koyunları Bademlik dediğimiz yerdeki Koyun Ağılında bakılırmış. Sarımsaklı'da 1000 adet koyun varken Alpullu çiftliğinde Bademliğin üst tarafında 300 ila 500 arasında kıvırcık koyunu bakılmış. Çiftliğin "Koyun Kahyası" bu işlerden sorumluymuş.
Arı: Çiftlikte 150 kadar arı kovanı varmış, bal üretiliyormuş.
Kümes hayvanları: Dutluk dediğimiz yerin tam karşısında tavukhane vardı. Orada çok sayıda tavuk, horoz ve kaz beslenirdi. Tavuklar tel örgü içinde tutulurlardı. Sayısını tespit etmek mümkün değil, o kadar çoktu. Bir dönem 1000 adet hindi yetiştirilmiş ve bu hindiler satılmak üzere İstanbul'a, Anakaraya, diğer Şeker fabrikalarına gönderilmiş. Her biri 13, 14 kilogram gelirmiş.
Briks: Almanlar'ın "pferdekutsche" adını verdikleri tek atlı fayton arabasına biz Briks demişiz. Belki kısaltmasıdır, bilmiyorum. Çiftlik müdürü tarlaları bu arabayla teftişe gidermiş ve arabayı kendisi kullanırmış. Yani özel şöförü yok... Batılı usülü denetleme...
Süt üretimi. " Alpullu Şeker Fabrikası çiftliklerinde üretilen sütlerin değerlendirilmesi ve fabrika personelinin süt ve süt ürünleri gereksiniminin
karşılanması amacıyla 1954 yılında Alpullu ve Sarımsaklı’da küçük işletmeler kurulmuş." Aynur Gül Karahan, Atatürk Dönemi ve Sonrasında Tarım Politikalarının Gıda Sanayiine Yansımaları (1923-1960), Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2015.
Çiftlikte kimler çalışıyordu: Çavuş köylü Süslü Naci, Bekçi İzzet, Rami ahırlarda çalışıyordu. Kel Hasan bekçiydi. Hüseyin Aga bekçiydi. Şoför Emin Özkurt vardı. Şoför Mehmet Varlık, Şoför İrfan Özyenice ağabey (Çiftliğin yeşil renkli cip'ini kullanıyordu), Kahya İsmail Demircan (İsmail Kahya), Çavuş Hasan Toraman, Yahya Uçanoğlu çiftlik müdürüydü. Vasfi Uçanoğlu… Kart basan başkatip vardı. Nazır Halil Tekinalp, Odacı Mehmet Ayten... Yoğurtçuluk yapan Pancarköylü Mustafa Ağabey... Katip Halit Mete... Şoför Hüseyin Aytabanoğlu, ahırlarda çalışan Kahya Rüstem Ulu, Aşçıbaşı Mehmet Şencan, Aşçı Şaban ağabey...
Atlar. Çiftlikteki atların hepsinin adları vardı. Örneğin Hamiyet, Kaniye ve diğerleri. Bu adları onlara tavla bakıcısı veya işçiler koyuyorlardı. Sonra ne olduysa at vebası salgını geldi. Ruam hastalığı diyorlardı... Hastalığa yakalanan atların bacakları tutmuyordu. Bütün atlar öldü. Bir kısmı Bademlikteki çatağın orada kuyu kazılıp gömüldü. Diğerlerini Şahin Tepesi’nin arkasında açılan çukura her birinin üzerine kireç döşeyerek gömdüler. 1967 veya 1968 yılında idi... Yürüyemeyen, hasta atları vurdular. Hepsi katana gibi idi. Askeriyede kullanılan, besili iri yarı hayvanlardı. Atları önce koşturup yoruyor, ondan sonra kullanıyorlardı. Bu uygulamaya "atları ısıtmak" deniyordu.
--
On iki sene sonra çiftlikte ahırların olduğu yerler de satılmış. 2010 yılında... Satın alan kişi entegre tesis kurmayı planlıyormuş ama olmamış. 2004 yılında satılmış. Hundayi firmasının sahibi satın almış. Aralık 2005 yılında Sümer Holding’e satıldı. O zamanlar adı Alpullu İstihsal Kooperatifi Tohum Üretme Çiftliğiydi.
---
Atlar, katana beygirleri vardı 1950 yılında sayıları 65 kadardı. Çevrelerdeki köylerden tarlalarda çalışmak içinat arabalarıyla çiftliğe işçi getirirlerdi.
---
Çiftlikte iki tane artezyen vardı. Biri girişte ve diğeri mutfağın hemen karşısında idi. Fabrika sonraki yıllarda derin kuyular açınca girişteki artezyen iptal edildi, suyu fabrikadan almaya başladık.
---
Çiftlik binalarının üst katında Tarım Kredi Kooperatifi'nin büroları vardı. Onlara kiraya verilmişti.
----
---
Çiftlik