Alpullu Şiirleri
Şimdiye kadar elimize geçen beş şiir var. Vahit Lütfü Salcı, Etem Ütük, Doğan Ergeneli, Kadri Özçetin ve Mustafa Atapay'ın....
İlk dördü "güzelleme" niteliğinde... Osmanlıda bu tür şiirlerden oluşan kitaplara şehrengiz adı verilirdi. Mustafa Atapay'ın "Kasaba" başlıklı şiiri farklı. Serbest stilde yazılmış ve "protest" bir havası var. Kısa bir tanışıklığımız oldu. Mustafa belli bir dönem Teliçi'nde yaşamış, ama belli tavırlara sahip Teliçi çocuklarına benzemiyor. Şımarık değil... Hayatı, toplumu ve insanları derinden sorgulayan bir yapısı var.
---
Vahit Lütfü Salcı'nın Şiiri: Alpullu Fabrikası
Şiir ama marş usulüyle bestelenmek üzere yazılmış. İki kıta dokuz satır...Edirne Postası 1933 tarihli... Şiire Rafet Seçkin'in "Belgelerle T.C.'nin İlk 15 Yılı ve Alpullu Şeker Fabrikası" isimli eserinden ulaşılabilir. Son beyiti:
Her demirde zekanın, aklın çelik markası,
Alpullu Fabrikası, Alpullu Fabrikası...
Pancar işlemede dünya birincisi olunan 1933-1934 kampanya dönemi sonunda Mandıra çayırında düzenlenen "Pancar Cümbüşü'nde" fabrika çalışanları koro halinde bu marşı söylüyorlar, eğleniyorlar. 1934 Kampanya açılışında da armoni muzikası aynı marşı çalıyor, insanlara hoşça vakit geçirtiyor.
----
Etem Ütük'ün Şiiri: Alpullu
1947 tarihli, eski bir nazım...
Alpullu'dan Ersin Cengiz'in temin ettiği bir sayfalık bu fotokopi kağıdının alt kısmına şu not düşülmüş: Kırklareli Yeşilay Şubesi Temsil Kolu'nun bir müsamere vermek üzere gittiği Alpullu'da yazılmış ve okunmuş (Vatan için, 1982).
ALPULLU
Yurdumuzun yüceliş abidesidir
Gördüğünüz bu yer dilber Alpullu.
Türkeli'nin şanlı bir beldesidir
Gördüğünüz bu yer dilber Alpullu.
Gam yok, ıstırap yok, neşe var burada,
Herkes sever geçen yolcuya sorda,
Kucak kucak sevgi yollar şen yurda
Gördüğümüz bu yer dilber Alpullu.
Ufuklar açıktır anılar ak - pak,
Sevilir her çiçek yemyeşil yaprak,
Bereketle dolu şu kara toprak
Gördüğünüz bu yer dilber Alpullu.
Öyle bir yerdir ki hep sevgi taşar,
Öyle bir yerdir ki hep neşe taşar,
Öyle bir yerdir ki hep gönül açar,
Gördüğünüz bu yer dilber Alpullu.
Alpullu 26.6.1947, Etem ÜTÜK
Şiirin redifleri ilginç: "... dilber Alpullu"... Şeker fabrikasının ilk açıldığı yıllarda Alpullu'yu betimlemek için "dilber" sözcüğü çok kullanılıyor. Nedeni, Ergene Köşkü'nün cihannüma özelliği nedeniyle Ergene kenarında "lebb-i derya" olarak görülmesi... Deryanın, derenin veya nehrin "dudağındaki" yerleşim yeri... Ergene Nehri'nin taştığı zamanları hatırlarsak bu betimleme çok da yanlış değildir. Ergene ovası uçsuz bucaksız deniz haline gelir. Deniz ve derya sizi kendine çeker, gönlünüzü fetheder... Alpullu; sellerin yarattığı denizi, ırmağı, yeşili, çiçekleri, havası ve yumuşak tabiatlı insanlarıyla nazlı bir nazenin gibidir.
Biyografisi: https://www.biyografya.com/
Şair ve yazar (D. 1925, Ütükler / Razgrad / Bulgaristan - Ö. 1989, İstanbul). Ürünlerinde Memişoğlu, Diken, Köy Çocuğu takma adlarını da kullandı. Ailesiyle birlikte 1934 yılında Bulgaristan’dan Babaeski’nin Çiğdemli köyüne göç etti. Ortaokulu Lüleburgaz’da, Edirne Kız İlköğretmen Okulunu dışardan sınava girerek bitirdi (1948). Bir süre ilkokul öğretmenliği yaparak, yine dışardan sınava girip İstanbul Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünden mezun oldu (1962). Bir süre de Kırklareli ve İstanbul’da müfettişlik yaparak emekliye ayrıldı. Mezarı Kırklareli’ndedir.
---
Doğan Ergeneli'nin Şiiri: Pancara Destan
Fabrika çalışanı ve aynı zamanda 10 senedir şiir yazdığı belirtiliyor. "Bu kağnı pancar taşır" başlıklı şiiriyle 1951 yılında ödül kazanmış. "Kent ve Demiryolu" başlıklı sitede hakkında şu bilgiler var:
"Doğan Ergeneli, 1949-1954 yılları arasında Turhal, Alpullu ve Erzurum şeker fabrikalarında görev yapmıştır. Yazdığı “Pancara Destan” isimli şiirini Turhal ve Etimesgut Şeker Fabrikası’nda çocuk hekimliği yapan, 1978 yılında kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Şair Ceyhun Atuf Kansu’ya ithaf etmiştir."
http://kentvedemiryolu.com/seker-fabrikalari-ve-demiryollarimiz/ (14.9.2019).
Pancara Destan
Sana Alpullu’dan binlerce selam;
Bir de hasretliğimi gönderiyorum.
Bir şiirini okudum buhar üzre,
Sanki türkünde ben söyleniyorum…
Hatırlar mısın bilmem Arzupınarı;
Kazovada bir yiğit Yeşilırmak,
Gün doğumu askerce tarlaya giden,
Toprak kokulu çapacıları;
Ah, o günler şimdi ne kadar uzak…
Kağnı kağnı pancarın, fabrikaya gelişi;
Yollar boyu emeğin yücelttiği tepeler,
Pancarın öbek öbek yollarda yükselişi…
Bir kamyon geçer Tokat yolundan,
Şoförü Mahmut, kaç gecedir uykusuz.
İç teker Mahmuda çalışır diye;
Siz insanlar düşünüp durursunuz…
Vakit şimdi gece yarısıdır;
Sabaha bir uykuluk vakit gelmiştir.
Artova’dan, Zile’den pancar gelecek,
İhtiyar makasçı geçidi kapamıştır.
Meydanda ışıl ışıl mangallar,
İnsana sanki ayazı unutturur.
Bu Kağnı Pancar Taşır
Nereden geliyorsun kağnım
Hangi yollarda inildiyorsun?
Kemikleri sayılan hayvanınla,
Uzaktan, çok uzaktan geliyorsun
Geceleri yollar karanlık olur
Köy akılda sigara elde olunca
Yalnızca da yarenlik olur
Gönlün köyünde gezer
Nasırlı ellerinde sızın
Bir makine geçer de bazı ansızın
Bir anlık da olsa yolunu aydınlatır
Sonra sen gene ışık isteyip yıldızlardan
Bir türkü tutturup nazlı yardan
Ağır ağır yürürsün
Bir avuçluk tarlanın yükünü
Turhala götürürsün
Bu kağnı pancar taşır; bu kağnı memleketlim
İnsan taşır, ilaç taşır, avuç avuç derd taşır
Henüz gün ışımadan bu yaralı gönülden,
İniltiler içinde bir kağnı uzaklaşır
Doğan Ergeneli
----
Kadri Özçetin'in Şiiri: Efsane Alpullu
Kadri Ağabey duygulanmış, 2018 yılında bu şiiri yazmış. Orijinal el yazısıyla...
EFSANE ALPULLU
Alpullu'yu size nasıl anlatsam
Gezmeden, görmeden bilemezsiniz
Bu yeşil beldenin ünü çok büyük
Bağrında yaşayan efsaneler VAR
Tarihten almıştır güzel adını
Alpiya'dır adı Alpullu'muzun
Ben size kısaca anlatacağım
Yoksa hikâyesi oldukça uzun
Trakya'ya hayat verirdi, coşardı
Oltasını kapan ona koşardı
Şimdi biraz küsmüş, kirli akıyor
Kenarından geçen ERGENE'Sİ VAR
Dört bir yanı saran kolları ile
Gurbete bağlayan yolları ile
Ergene üstünde gerdanlık gibi
SİNAN'ın yaptığı bir KÖPRÜSÜ VAR
Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan
Gelen, giden yolculara ağlayan
Acı tren düdüğüyle çağlayan
Hasret kavuşturan İSTASYONU VAR
Trakya onunla gurur duyuyor
Doksan iki yıldır, dimdik duruyor
Türkiye'de şeker bilinmiyorken
İlk Şekeri yapan FABRİKASI VAR
Devlet erkânını ağırlamıştır
Saygıyla, sevgiyle kucaklamıştır
Büyükler hep burada konaklamıştır
ATA'nın kaldığı GAZİ KÖŞKÜ VAR
Ayda bir olurdu tiyatro, konser
Halkı kültürlüdür, sanatı sever
Sanatçıya verir her zaman değer
Buranın böyle bir özelliği VAR
Bulunmaz, doyulmaz o manzarası
Çamlığı, teliçi, futbol sahası
Sinema, gazino, tenis kortları
Türkiye'de bir ilk GOLF SAHASI VAR
işte böyle bir yer şirin alpullu
Çarşı, pazar cıvıl cıvıl dopdolu
Bir başka güzeldir, havası, suyu
Daha sayamadığım neler, neler VAR
Buyurun, size Alpullu'yu anlattım
İnanın, on iki aydır uğraştım
İçine ilhamla özlemi kattım
Çorbada benim de biraz tuzum VAR
KADRİ derki, çok uzattın olayı
Her zorluğun elbet vardır kolayı
Anlatmama sebep bundan dolayı
İçimde Alpullu sevdalılığı VAR
Bütün dostlarıma selâmlarım VAR
---
Mustafa Atapay'ın Şiiri: Kasaba
Atabay'ın şiiri "protest" niteliğinde... Öyle bile olsa önemli... Bir kasabayı, bir beldeyi sadece "güzelleme" niteliğindeki şiirlerle tanıyamazsınız. Acısıyla, tatlısıyla yaşam bir bütün olduğuna göre şiir tüm yaşamı kuşatmak zorunda.
Kendi anlatısıyla özgeçmişi: 1977 yılında Afyon'da doğarak hayatına bir ivme kazandırdı. Sonra nefes alıp verdi. Arada nefesini tuttu. Sabahları akşamlara kavuştururken kışlar yaz oldu. Mektebe gitti. İlkokul öğretmenine 'Anne' dedi. Ortaokul yıllarında kalemin sapını kemirerek liseye geçti. Lisede kravatının bağını gevşetti. Ayakkabı bağlamayı öğrenemeden üniversiteye girdi. Takriben on beş senedir matbaa öğretmenliği bölümünde okuma yeteneği geliştirdi. Sebepsiz yere yazmaya başladı. Eski Kalp ve Kayıp Zaman Defteri daha önce yayınladığı şiir kitaplarıdır. Melankoliye yatkınlığı vardır.
Kasaba
Alpullu’da ALPULLU için…
Küçük bir hatırat…
Gideceğim ardım sıra bir müzik çalacak
Bu kışa gömülmüş lanetli küçük kasabadan
Kasabamdan
Birkaç küçük anı kalacak
Pek sonra karanlıklar içinde
Tutuşan kıvılcımlar gibi
Burada yaşlandı annem
Yüzü bir mum gibi yumuşadı
Bu evde babamı öldürmüştüm
Bir kuzgun gibi kalmıştı hırçın ve karanlık
Tutsan ensesinden bir kedi sanırdın küstü mü gelmezdi
Gidiyorum yaşadığımı sandığım zamanlardan
Bir gölge gibi çekip gidiyorum
Pek bahsedilmeyecek benden
İyi yada kötü
Var idi olacağım
Pek bahsetmeyeceğim bu kasabadan
Çınarlı yollarından
Taş binalardan
Göğü kaplayan o bulutsu fabrika dumanından
İnsanlarından
Hepsi aklıma üşüşüyor şimdi
Buzlu bir camım ardındaki resimler gibi
Kasaba insanları
Şeker pancarı ve o eski görkemi sönmüş
Pırıltısı una bulanmış bir balık gibi ölgün kasaba
----
.