Çocukluk yıllarımızda çok daha sık, çok daha kalabalık görürdük onları... Mahallemizin alt tarafındaki Çiftlik tarlası, leylek sürüleriyle dolu olurdu. Bir bahar sabahı yatağımdan kalktığımda yanımızdaki tarlayı leyleklerin işgal etmiş olduğunu görmüştüm.

Elimizi uzatacak, lak-laklarını dinleyecek kadar yakındılar.

Leyleklerin bir özelliği var. Sürüler halinde geliyor ve bir bölgeye yerleştikleri zaman oradan yakın civardaki evlere, binalara dağılıyorlar. Diyelim ki bizim mahallenin alt tarafındaki ovaya geldiler. Hep birlikte konuyorlar, otlakların içinde bir şeyler arıyorlar. Bu gezinme, bu arayış, bu beslenme seansı yarım saat, belki bir saat sürüyor. Buradan kalkıp beş yüz metre ileride öte tarafa konuyorlar. O bölgede de bir süre böyle oyalanıyorlar. Sonra havalanıp yer seçimi yapmaya veya eski yuvalarını bulmaya çalışıyorlar. Kimisi Alpullu'da kalıyor, kimisi Samafor Mahallesine gidiyor. Kimisi Sinanlı'ya, kimisi Düğüncülü'ye… Yetmiş, seksen civarında leylek üç dört kilometrelik bir alanda ağaçlara, evlerin bacalarına, elektrik direklerinin tepesine yuva yapıyorlar veya var olan eski yuvalarına yerleşiyorlar.

Çocukluğumuzda Alpullu'da olmak leyleklerle birlikte yaşamaktı. Bunu sağlayan faktör bölgenin oldukça sulak olmasıydı. Leylekler sulak yerleri severler. Pancarköy deresinin iki yanı, Ergene ovası leylekler için ideal bir yerdi. Dere ve Ergene yine var ama kirlenmiş durumda... Leylekler ayaklarını kestiler... Artık Alpullu ve civarında konaklamıyorlar... Şükrediyorum, hâlâ bir kaç leylek evlerimizin bacasına, elektrik direklerine yuva yapmaya devam ediyor. Öyle düşünüyorum ki, bunlar son leylekler. Birkaç sene sonra onları da göremeyeceğiz. Çocuklarımız bundan böyle  leylek denen kuşları hikaye kitaplarından tanımaya çalışacaklar.

Alpullu'nun içinde halen üç dört leylek yuvası var. Samafor mahallesinde, Ali Çavuş Mahallesinde ve Yeni Mahalle'de  Kadir Ek evinin bacasında... Alpullu'nun yakın civarında 100 kadar leyleğin olduğu tahmin ediliyor.

Köyümüzün süsü, çocuklarımızın neşesi, topraklarımızın bereketi... Leylek yavrusu gördüğümüz zaman nasıl da heyecanlanıyoruz. Sanki bizim çocuğumuz olmuş gibi... Onu çocuklarımıza göstererek sevincimizi paylaşmak istiyoruz. Leyleğin sevinci aslında bizim sevincimiz...

Çocukluk yıllarımızda annem-babam, "bizi dünyaya leyleklerin getirmiş olduğunu" söylerlerdi. Zaman geçer "Leylek sana bir kardeş getirecek" derlerdi... Leylekler bizi dünyaya getiren, bizi dünyadan göçeren...

Nisan başında gelip Ağustos sonunda gitmek için hazırlık yapıyorlar. Liderleri kimdir bilinmez, bir araya gelip büyük bir küme oluşturuyorlar. Havada 50, 60 leylek olur. Bazı yıllarda yüzlercesi... Önce kocaman bir daire çizerler, sonra liderlerinin önderliğinde uçup giderler... Bu daire çizme işi Alpullu topraklarına ve halkına karşı bir tür selamlamadır. Teşekkür seremonisidir.

Leylekler eko-sistemi düzenliyor, yılan ve fareleri yiyorlar. Böylece tabiatın kendi dengesini kurmasına yardım ediyorlar. Onlar duygularımızın, hüzünlerimizin ilacı. Sayelerinde insan olduğumuzu, yaşadığımızı ve bir gün göçüp gideceğimizi algılıyoruz.

Bir mesel anlatılır... Leyleğin üç yavrusu olur, birini yuvadan atar, öldürürmüş. Bakabileceği iki yavrunun yuvada kalmasını sağlarmış. Buna ilişkin örnekler verilir. Ne kadar doğrudur, bilmiyoruz. Bana "kasaba efsanelerinden biri" gibi geliyor. Yaşanan bir örnek, iki örnek bu konuda genelleme yapmaya imkan verir mi?

Hayvan seslerinin dillendirilmesi konusu ilginçtir. Her ülke bu sesleri farklı şekillerde ifade eder. Ülkemizde leylekler için "lak-lak" sesi kullanılır. Her lak-lak sesi çıkardığında leylek, boğazında öğütmüş olduğu yemi yavrusunun ağzına verirmiş. Lak-lak, ye-bak...

Annemiz, babamız öyle öğretmişlerdi. "Bahar geldiğinde leyleği havada uçarken görürseniz o sene çok gezeceğiniz anlamına gelir", demişlerdi. Çok etkilenmiş olmalıyım ki, hep dua ederdim, "Ne olur bu sene leylekleri havada uçarken göreyim" diye... Bazı yıllar üzülür, bazı yıllar sevinirdim. Çocukluk yıllarımız işte böyle geçti... İyi ki leylekler vardı...

Çocukluğumun önemli bir leylek hatırası daha var... Zaman zaman babamla birlikte İstanbul'a giderdik. Babam her defasında mutlaka Eyüp Sultan hazretlerini ziyaret ederdi. Birlikte türbeye gider Peygamber efendimize, âline ve ashabına, Eyüp Sultan hazretlerinin ruhuna Fatihalar okurduk. Türbenin hemen yanında büyük bir çınar ağacı vardı ve onun altında büyükçe bir leylek kulübesi... Orada ayağı sakat bir leylek vardı...  İnsanlar kulübe yapmışlar ona bakıyorlardı. O leylek benim hayalimde canlandırdığım kuşa hiç benzemiyordu ama leylekti işte... Kanatları ıslanmış ve yolunmuş... Cılız, çelimsiz... Kirli.. Ve topallayarak yürüyor... İnsanlar bulunduğu küçük bahçeye ekmek parçaları, mısır taneleri atmışlar... Fakat leyleğin göresi yok... Hayatından bezmiş... Boş gözlerle insanlara bakıyor... O leylek orada uzun yıllar yaşadı. Bilmiyorum, beş altı sene olabilir... Sonra ölmüş olmalı... Bir daha göremedik.

"Tüfek çıktı, mertlik bozuldu"...
"Gökyüzüne havâî hatlar döşendi,  leylekler sakatlandı".

Bazen leylekler yüksek gerilim hatlarına çarpıp yaralanıyorlar. 1960'lı yıllarda yüksek gerilim hatları yoktu. O zaman leylekler kendilerini daha özgür hissediyorlardı. Şimdi işleri zor... Orada burada sakatlanmış leylekler görüyoruz. Göç edemiyor, bulundukları yerde kalıyorlar. Allah'tan hayırsever çiftçi aileleri var... Onları evlerine alıp bakıyor, kışı emniyetle geçirmelerini sağlıyorlar. 

Leylek deyişleri yaşantımızın parçası, onlarla büyüdük, onlarla yetiştik:

Leyleğin ömrü  lak-lakla geçer...
Hacı leylek...
Seni leylek getirdi...
Leylek gibi tek ayağının üzerinde...

İlkokul birinci, ikinci sınıfta havada leyleği gördüğümüz zaman mahalledeki çocuklarla birlikte koro halinde söylediğimiz bir tekerleme:

Leylek, leylek havadaaa, yumurtası tavadaaa... Geldi bizim hayataaa...

Ailemiz öğretmiş, başımız yukarıda,  havada uçuşan leyleklere bakarak yüksek sesle söylüyoruz. Yere konmalarını mı istiyorduk, yanımıza gelmelerini mi... Tekerlemenin kafiyesi hoşumuza gider, sevincimizi o dizelerde yüksek sesle dile getirirdik. Alışkanlıklar ve yaşama çevremiz değişiyor. "Hayat" sözcüğü tedavülden kalktı, torunlarımıza nasıl anlatacağız. "Sundurma" anlamına geliyor veya "dış giriş holü"... Evlerin önlerinde ayakkabı çıkarılan, üstü ve üç tarafı kapalı, önü açık yer... Medhal… Batılılar böyle yerlere porch diyorlar. Alpullu'daki evimizde ayakkabılarımızı çıkardığımız yer.

Tekerlemede leyleğin dış giriş holüne kadar yaklaştığından söz ediliyor. Leylekler ve insanlar içli dışlı... Bir zamanlar evcil kedi ve köpeklerimizin yanında, bir de leyleklerimiz varmış.








.

Leylekler

 
alpullu-leylek-1
alpullu-leylek-2
alpullu-leylek-3
alpullu-leylek-4
alpullu-leylek-5
alpullu-leylek-6
alpullu-leylek-7
alpullu-leylek-8
alpullu  leylek
alpullu-leylek-10
Lakaplar Lale Leylek Lise Loda Lüleburgaz
A B C D E F G H ...I... K L M N O P R S Ş T U Y Z