Ergene Köprüsü'nün iki başı için kullanılan bir tabir. Kuzey-güney ayağı çevresine  Köprübaşı denirmiş. Fakat asıl Köprübaşı Sinanlı tarafında yer alıyormuş. Burada lokantalar, sebzeciler, berberler, terziler, kahveciler ve zahire satıcıları olurmuş. Dükkanlar yolun her iki tarafına dizili durumdaymış. Köprünün Alpullu'ya bakan kuzey girişinde ve sağ tarafında su dolabıyla çalışan eski bir un değirmeni varmış.

Köprübaşı adı verilen çarşının (Veya dükkanlık bölgenin)  oluşumu tren yolu ve istasyon binasının yapılmasından sonra gerçekleşmiş. Yani 1875'ten sonra... Daha önce Samafor Mahallesinde  kervanların konakladığı küçük bir yer zaten varmış.  Deve Konakları adı verilen bu yerde bir takım evler veya han türü yapılar kervanların konaklaması için kullanılırmış. Tren istasyonu yapılınca oradaki dükkanlar Köprünün Sinanlı Köyüne bakan tarafında  yeniden yapılaşmaya başlamış.

O dönem, Köprübaşı'nın kebap dükkanları meşhurmuş. Lokantacılar saç kebabını satırla kıyarlarmış ve insanlar satır kebabı yemek için "Hadi Satırbaşına gidelim" derlermiş. Köprübaşı tabirini böylece Satırbaşı'na dönüştürmüşler. O vakit "satır et" yemek insanların kendilerine verdikleri önemli bir ziyafet sayılıyormuş.

Köprübaşı'nda bazı dükkanları Rumlar işletirmiş. Özellikle içkili lokantaları veya meyhaneleri... İstanbul'un Balat semti meydanında Rumların meşhur Agora Meyhanesi vardır ya, Alpullu ve civar köylerinde yaşayan Rumların, Yahudi ve Ermenilerin meyhaneleri de Köprübaşı veya Satırbaşı'nda imiş. İçki illetini insanlarımıza onlar bulaştırmış olmalı.

Ve bir gün, takdiri İlahi, faciayla karşılaşır Alpullu... 1956 yılı Şubat ayı içinde kar, yağmur derken büyük bir sel gelir. İçinde devasa buz parçaları, sökülmüş ağaçlar, tahta parçaları, araba parçaları, taş toprak ve molozlar... Köprübaşı adı verilen mekan böylece silinip yok olur. Sanki bir "temizlik" harekatı... Selden sonra insanlar bölgede yine tutunmaya çalışıyorlar ama, olmuyor... Geride kalan bir kaç dükkan en çok 1970'li yıllara kadar varlıklarını sürdürüyor ve sonra onlar da tarihin bilinmezliği içinde kaybolup gidiyorlar.

Kadri ve Osman ağabey bir çalışma yapmışlar, orada faaliyet gösteren son dönem esnafın kimler olduğunu belirlemişler. Ayrıca bir de kroki çizerek dükkanların yerlerini saptamışlar. Böylece gelecek nesiller Köprübaşı hakkında daha iyi bir fikir sahibi olacaklardır. Ergene Köprüsü, doğayla mücadelenin simgesel bir abidesi iken; Köprübaşı Türk-Müslüman ve Rum-Hristiyan kültürlerinin, yaşam alışkanlıklarının, İstasyonla birlikte esen Batı rüzgarının mücadele alanı haline gelmiş. Yel, dağdan ne koparabilir ki... Satırbaşı'nın Agora ayağına takılan insanlar hep azınlıkta, hep egzantrik küçük bir grup olarak kalmış.

-
Ergene Nehri'nin Alpullu tarafında dükkanların bulunduğu yere verilen ad. Önce Alpullu tarafında başlamış ama gideren köprünün öbür tarafında da dükkanlar oluşmaya başlamış.

Mimar Sinan Köprüsü yapılınca Deve Konakları esnafı Köprü başına taşınmış ve burada bir esnaf grubu oluşmaya başlamış. Rum bir vatandaşın işlettiği bir değirmen varmış. Daha sonra demiryolu ve İstasyon binasının yapılmasıyla birlikte esnaf sayısı giderek artmış. Bir dönem Köprübaşında 50-60 hane olmuş.
--
Kimden not aldığımı yazmaya unutmuşum. Anlatan hemşerim şöyle söylüyor: Çarşı vardı, Murtaza’nın kahvesi vardı. Mehmet Şener babası Ahmet Şener lokantası vardı. Üstünde ev vardı. Çorbacı Yusuf ağa vardı. Terzi Hakkı vardı. Atilla Akça’nın kayın biraderi idi.
---
Alpullu'dan Necla Türker anlatıyor: "Alpullu Köprü'nün öte tarafıydı. Köprüyü Sinanlı'ya doğru geçtikten sonra orada, yolun iki tarafına dizilmiş 30-35 hane vardı. İki lokanta, iki fırın, berber, bakkal dükkanı vardı. Yoğurtçu, meyhaneci, Ayakkabıcı Sahar, Ahmet Şener.... Bu tarafta bir tane fabrikanın evi vardı. Bir de Demiryolualtı evleri vardı. Onlar Köprü'nün sağ tarafındaydı. Köprüye doğru giderken Ergene'nin sağ kenarında Askeriye Kışlası varmış. Ayrıca eski Sinanlı yolu üzerinde Sinanlı'ya yakın bir tepenin üzerinde fabrikanın iki hane evi vardı."
---
Köprübaşı'ndaki kışlayla ilgili olarak Alpullu'dan fabrika çalışanı Kemal Çıkla'nın anlattıkları da ilgili çekici: "Eskiden Maliye Bakanlığı yoktu. 1950'de kuruldu. Köylüden vergiyi askerler toplardı. On, on beş tane kadar katana beygirleri vardı. Harman bittiği zaman onlar köylere gider vergileri toplarlardı. Süvariler geziyordu. Uzun buğday siloları, buğday ofisleri 1950'den sonra kuruldu."

Salaana 
Ben köprübaşı olgusuna hayal meyal yetiştim. Birkaç dükkanı hatırlıyorum. Fakat benim için en önemli yapı salaana idi. Trakya diliyle öyle söylerdik. Aslı Sâl-hâne idi ama, halkın diline salaana olarak yerleşmişti. Yani, mezbaha veya resmi  olarak hayvan kesilen yer anlamında... Babamla birlikte salaanaya çok giderdik. Babam işkembe, kafa, kemik alırdı oradan. Hem kendimize, hem de köpek ve kedilere... Evimizde en az bir köpeğimiz ve onlarca kedimiz vardı. Onları ancak salaanadan aldığımız sakatatla beslerdik. Ve sonra salanaya gitmek için bir nedenimiz daha vardı. Köpeğimiz öldüğü zaman civarda dolaşan yavru köpeklerden birini seçerek evimize getirmek için... Bazen köpeğimiz doğurur ve bir  çok yavrusu olurdu. O zaman yavrulardan bir tanesini evimizde bırakır, diğerlerini götürüp salaanaya bırakırdık. Orada et, sakatat boldu. Hayvanlar kendi kendilerini beslenirlerdi.






---

Köprübaşı

 
alpullu-koprubasi-1
alpullu-koprubasi-2
alpullu-koprubasi-3
alpullu-koprubasi-4
alpullu-koprubasi-5
alpullu-koprubasi-6
alpullu-koprubasi-7
alpullu-koprubasi-8
alpullu-koprubasi-9
Kadri Özçetin Kalıp Şeker Kampanya Açılışı Kampanyalar Kanalizasyon Kantarlar Kantin Karabatak Karakol Karataş Yem Kardeş Köyler Kardeş Şehirler Kaynaklarım Kazan Dairesi Kelle Şekeri Kesme Şeker Keşan Kır Kahvesi Kırkdört Evler Kırklareli Kısım Maçları Kısmet Evleri Kış-Kıyamet Kimya Laboratuvarı Kireç Atıkları Kireç Dairesi Kooperatif Korugan Kosta Kuruş-Para Köprübaşı Köprüler Köy Adlarının Değişmesi Kum, Çakıl, Kil Kuraklık Kurban Bayramı Kurtuluşu Kuyruk Küp Şeker Küspe Küspe Havuzları Küşad-ı Resmî Kütüphane
A B C D E F G H ...I... K L M N O P R S Ş T U Y Z